Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Uzun zamandır okumayı planladığım ama çok sonra okuyabildiğim bir kitap oldu. Açıkçası bazı yerlerini yüzüm kızararak okudum. Kitapta Osmanlı Döneminde özellikle 16 ve 17. yüzyıllarda basılıp elden ele gezen cinsel kitaplardan ayrıntılar bulunmakta. Bu dönemde cinsel yönelim hem karşı cinse karşı hem de çoğu zaman aynı cinse karşı olarak karşımıza
Osmanlı'da Seks
Osmanlı'da SeksMurat Bardakçı · İnkılap Kitabevi · 2009236 okunma
Günün birinde, Fazıl'ın aynı "delikanlı" sevgilisi, bir başka kitap ister. Bu kez de "kadınları" öğrenmeyi arzulamıştır ve Fazıl'a "Yaz!.." diye emreder. Fazıl sevgilisinin ayaklarına kapanır, "Yapma" der. "Ben kadınlardan anlamam, onlarla hiç ilişkim olmadı, beni zora koşma, yazamam...". Ama delikanlı serttir: - "Ya yazarsın, ya da seni terkeder, gider düşmanlarınla beraber olurum...". Çaresiz kalan Fazıl kalemi-kâğıdı alır ve Hubanname'de erkeklerini anlattığı milletlerin, bu kez o kadınlarını yazmaya çalışır... İlginç olan taraf, İstanbul'dan çok uzak ülkelerde yaşayan kadınların geleneklerini, davranışlarını ve giyim-kuşamlarını, gerçeğe çok yakın biçimde, başarıyla sergilemiş olmasıdır. Özellikle İstanbul kadınları için yazdıkları, o dönem Osmanlı başkentinin sosyal hayatını gösteren bir ayna gibidir, İstanbul kadınlarını dörde ayırır Fazıl... Dinine bağlı, namazında-apdestinde olanlar; hafif işveliler; fahişeler ve lezbiyenler... Risalenin sonuna da, mahalle baskınını, kadınlar hamamını, Anadolu halkının gerdeğe girişini, aşırı cinsel ilişkinin ve nikâhın "zararlarını" sözkonusu ettiği manzumeler ekler.
Sayfa 121 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
Reklam
Enderunlu Fazıl'ın Hubanname'den Sonra Kaldığı Durum
Aradan bir süre geçer. Hubanname artık elden ele dolaşan, misraları ezbere okunan bir kitap olmuştur. Günün birinde, Fazıl'ın aynı "delikanlı" sevgilisi, bir başka kitap ister. Bu kez de "kadınları" öğrenmeyi arzulamıştır ve Fazıl'a "Yaz!.." diye emreder. Fazıl sevgilisinin ayaklarına kapanır. "Yapma" der. "Ben kadınlardan anlamam, onlarla hiç ilişkim olmadı, beni zora koşma, yazamam...". Ama delikanlı serttir: "Ya yazarsın, ya da seni terkeder, gider düşmanlarınla beraber olurum...". Çaresiz kalan Fazıl kalemi-kâğıdı alır ve Hubanname'de erkeklerini anlattığı milletlerin, bu kez o kadınlarını yazmaya çalışır... İlginç olan taraf, İstanbul'dan çok uzak ülkelerde yaşayan kadınların geleneklerini, davranışlarını ve giyim-kuşamlarını, gerçeğe çok yakın biçimde, başarıyla sergilemiş olmasıdır. Özellikle İstanbul kadınları için yazdıkları, o dönem Osmanlı başkentinin sosyal hayatını gösteren bir ayna gibidir, İstanbul kadınlarını dörde ayırır Fazıl... Dinine bağlı, namazında-apdestinde olanlar; hafif işveliler; fahişeler ve lezbiyenler... Risalenin sonuna da, mahalle baskınını, kadınlar hamamını, Anadolu halkının gerdeğe girişini, aşırı cinsel ilişkinin ve nikâhı "zararlarını" sözkonusu ettiği manzumeler ekler. Ve ortaya "Zenanname", bugünün Türkçesiyle "Kadınlar Kitabı", çıkar...
Hubanname'den Kesitler-7
RUM GÜZELLERİ: Sanki âleme bir güzellik zerresi düştü, Rum milletine ise güzelliğin kubbesi verildi.... Güya âlemin kısmetine bir damla, Rumlar'a derya verildi... Kadını da oğlanı da güzel, her biri birer afet. Vücudları öylesine ölçülü ki, bu sırra herkes hayret ediyor. Kamburu ve cücesi yok... Nedir o doğuştan olan gümüş maya, o uyum, o meyil, o bakış, o beyaz gerdan ve siyah saç... Göğsü billur gibi saf kâfirin... Beyaz gerdanın üzerinde siyah saç... Saf gümüş gibi ağır bir mal. Sanki süzülmüş bir bal... Hele esmerleri.. Öylesine çekici ki, güzellikleri hepsine üstün... Yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin, yüzünde kaşından başka bir tüy bitmez... Yaşı elliyi bile bulsa, aşkıyla yine de kuyuya düşerim.... Yosma yürüyüşlü, şuh edalıdır hepsi... Ermeniler'in yumuşaklığına, Yahudiler'in miskinliğine onlarda rastlanmaz... Galata meyhanelerindeki çocuklar, en iyi insam bile yolundan çıkartır... İçki meclisinde dönerlerken, âhir zaman fitnesini andırırlar... Saçlarının kıvrımları yanaklarına düştüğünde, aylar günleri şaşırır... Hele kendisini bir sana teslim etti mi, şehvet içerisinde can verirsin...
Hubanname'den Kesitler-6
İSTANBUL GÜZELLERİ: Dünya sanki bir kitap, İstanbul da onun fihristi... Bazan insan harmanı yapıldı burada, bu yüzden her cinsin tohumu var... Bütün dilberlerinin bukalemun gibi renk değiştirmesinin sebebi de, işte bu... Uykulu tavırlı, edalı, güler yüzlü, tatlı seslidirler... Kadın gibi, bilmem ne gibi kırıtarak yürürler... Nazik boyu ince bir fidanı, yanağı ve yüzü sonbahar yaprağını andırır. Güzelleri birbirine benzemez, üstelik renkleri de değişiktir ama hepsi naz ve niyaz ehli, aydınlık çehrelidir. Naz ve sitemde ustad, çevir ve cefa etmeye alışıktırlar. Ona Karun kadar mal harcasan, ne kadar sihirler, füsunlar yapsan, ciğerini önüne koysan, binbir vade ile kucağa gelir ama yine de göğsünü kırar, geçirir... Kimi hafız, kimi molla, kimi şair, kimi de seçkinin de seçkini...
Hubanname'den Kesitler-5
ADAHAY-I BAHR-I SEFAID (Akdeniz adaları) GÜZELLERI: Siyah beni, güzellik denizi içerisindeki kapkara bir ada zibi... Akdeniz, baha biçilmez güzelliklerin madeni. üzerindeki her ada da beyaz bir övünç Dilberlerin vatanı, deniz kenarı, hepsinin vücudu uygun oranlı...
Reklam
Hubanname'den Kesitler-4
HABEŞ GÜZELLERİ: Güzelleri caziptir, şehvet ve kudretleri vardır. Hoş edalı, nazik ve tatlı sözlü, dudağı mütebessim ve yumuşak yüzlüdür. Yanakları,Leylâ'nın yanakları gibi anber mayalıdır. Kılları görünmez çoğu zaman, renkleri de sararmaz, solmaz...
Hubanname'den Kesitler-3
MISIR GÜZELLERİ: Mısır memleketinin kadın ve oğlanları, asrın insanının yeni bir oyuncağı gibi... Uykulu gözleri hasta, beyaz tenleri kılsız... Güzellerin çenesinde çukurlar var, bazısı da Hazreti Yusuf kadar güzel... Konuşma ve işvede kabiliyetleri üstün, gönülleri yakıcı...
Hubanname'den Kesitler-2
ACEM GÜZELLERİ: Uzun boy, büyüleyici göz, yay gibi kaşlar, kırmızı yanaklar ve yuvarlak çehre, Acem ülkesine düştü. Hepsi, güzellikleri sayesinde birer hisseye sahip... Herbiri sitem etmenin, nâzın ve etrafı karıştırmanın üstadı... Gamzesi etkileyici, gözü alaycı, naz ve niyaz üslubunun aşinaları onlar... Kişi ç...nü onun canına soksa, cahilcesine "Baba, ne yapıyorsun?" diye sorar. Şirazlı güzel, cefayı kendisine huy edinmiş.... Güzellik, Şiraz'a Allah vergisidir... Tebriz çocuğu, Tebrizli'nin gönlü yansa bile, dönüp bakmaz... Buhara güzelinin gönlü taştır, hepsi karıştırıcıdır, merhametsizdir... Kandehar'ın güzeli, şeker gibidir. Sevgililerin dudağında şeker tadı bırakır. Keşmir güzeli, cazibelidir. Gönülleri fethetmek, onlara Allah vergisidir. Özbek güzelleri acayiptir, çehrelerinde hiçbir çekicilik yoktur.
Hubanname'den Kesitler-1
HİNT GÜZELLERİ: Ey başı yükseklerde olan ve Hind beniyle siyah bir yıldız gibi duran güzel... Hint memleketi sıcaktır, orada insan beyaz kalamaz. İçleri soğuk olduğundan, şehvetleri de bozuk. Güzelleri kara-kuru, naz etmekte de hayvan gibiler.
Reklam
Divan Edebiyatının başlangıcından ta «Hubanname» ve «Deftiri aşk> a kadar bütün bu şairlerin ağzındaki çengel sakızıdır. Kızdan bahis, pek ayıptır ve bu edebiyatta yok denecck kadar azdır. Fakat Şâiriz şeyn verir şanımıza Giremez fâhişe dîvânımıza hükmü, bir nassı kaatı’dır..
Enderunlu Fazıl bey'in Çingene sevgilisi de bi âlem miş ha
Sevgilisi, ama "erkek" sevgilisi, Fazıl'a "Otur, bir kitap yaz!..." der. "Öyle bir kitap olsun ki, dünyadaki her milletten erkeğin özelliklerini bunda bulayım...". Fazıl bu isteği reddedecek değil ya... Alır kalemi eline, Hint, İran, Bağdat, Kahire, Habeşistan, Yemen, Fas, Cezayir, Tunus, Hicaz, Şam, Halep, Anadolu, Karadeniz, İstanbul, İspanya, Rum, Ermeni, Yahudi, Çingene, Rumelili, Arnavut, Çerkez, Boşnak, Tatar, Polonyalı, Rus, İngiliz, Hollanda ve Amerikan delikanlılarını sırayla yazar ve kitabına "Hubanname", yani "Güzeller Kitabı" adını verir.
Enderunlu Fazıl’ın Kadın eşcinselleri tanımı;
Hübanname ve Zenanname adlı kitaplarıyla meşhur olan, anlattığı oğlanlar ve kadınlar kadar maceralı bir hayat yaşayan, cinsel içerikli yüzlerce sayfa yazan Enderunlu Fazıl bile sevicilerden kısaca bahseder: "Ortaya eski zaman kadınlarında olmayan, sevici zümresi denilen yeni bir bölük çıktı, der ve kadınların böylesi bir ilişkiye meyletmesini, "Galiba zekerin (erkeklik organı) her çeşidini görüp birbirlerine âşık olurlar, diye açıklar. Kadınlardan hiç hazzetmediğini her fırsatta belirten, kadınlarla aynı mecliste bulunmayı utanç sebebi sayan Fazıl, sevicilerin ilişki vaktinde bile hile yaptıklarını ve zıbık denen yapay erkeklik organı kullanarak tatmin olduklarını söyler.
Sayfa 77 - Cumartesi Kitaplığı
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.