Sultan 2. Mehmed, bundan sonra Konstantiniye'yi İslâm'a açan büyük hükümdar olarak "Fâtih" unvanıyla anılacaktı. Öğle saatlerine doğru Topkapı'dan şehre giren Fâtih Sultan Mehmed, korku içindeki halka emniyet verdi. Ortodoks patiğine hayatlarının güvence altında olduğunu ifade etti. Sadece Allah'a ve Resûlullah'a [sallallahu aleyhi ve sellem] hakaret ederek halkı kışkırtmaya çalışan birkaç din adamının idamını emretti. Fâtih'in, Konstantiniye'deki ilk yürüyüşü Ayasofya'da son buldu. Fethin bir ispatı ve İslâm'ın inanç hürriyetine gösterdiği saygının bir işareti olmak üzere Ayasofya Kilisesi'ni camiye çevirdi ve kendi vakfiyesi olarak ilan etti. Fetih'ten sonra Konsantiye'de ilk cuma namazı Ayasofya'da kılınacaktı. Elli iki gün süren kuşatmanın neticesinde 29 Mayıs günü fethedilen Konstantiniye, Haziran ayında Osmanlı'nın başşehri oldu.
Sayfa 148Kitabı okudu
112 syf.
7/10 puan verdi
·
57 günde okudu
Machiavelli'nin (1469-1527) biraz zamanla fikirlerinin değişimini bu kitabda gözlemliyoruz.Kitabdan Machiavelli'nin bazı düşüncelerini sizi sunmak istiyorum: 1)Hem cömert hem de cimri hükümdar olmak sorun teşkil etmez lakin bu idereli bir şekilde olmalıdı. 2) Hâkimiyyeti elde tutmak için gaddarliğa baş vurmak Machiavelli'ye göre olması gereken bir davranış. Bencede öyle: Fazla merhamet millete ihanetdir. (Atatürk) 3)Machiavelli'ye göre hükümdar ikiyüzlü olmalı biri tilki yüzü diğeri Aslan. 4)Güçlenmek için kendi kendine düşmanlar yaratıp onları yenmek faydalı bir etkendir. 5)Bir olaya tarafsız kalmak taraflı olmaktan daha tehlikelidir. 6) Hükümdar öz fikrinden ne pahasına olursa olsun dönmemeli bu onun nüfuzdan düşmesi ile sonuçlanır 7) Hükümdar zamanın taleplerine uymalıdır bunun aksine olursa bu onun felaketi olur.
Hükümdar
HükümdarNiccolo Machiavelli · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202114,9bin okunma
Reklam
Tedbiri Elden Bırakmamak] Hükümdar uyanıklığı ve tedbiri elden bırakmasın, kadere tevekkülü, tedbiri elden bırakmaya götüren bir yol edinmesin. Filozoflardan birine denildi ki: “Tedbirli olmak nedir?” O da şöyle dedi: “Olabilecek şeylere karşı temkinli olmandır.” Denildi ki: “Acizlik nedir?” “Olabilecek şeylere karşı güven içinde bulunmandır.” Bilinmeli ki bizi tedbir almaya ve endişe- lenmeye sevk eden bazı şeylerde tedbir ve endişe yersiz kullanılacak olursa; aşırı tedbir, kişiyi korkusunun belli olacağı durumlara sokar. Denildi ki: “Tedbirde aşırılıktan kaçınmak da bir tür tedbirdir.” Hükümdar uğursuzluğa inanmaktan kaçınır. Çünkü sağlıklı düşünmeye bundan daha fazla zarar veren ve tedbiri bundan daha fazla bozan hiçbir şey yoktur. Kaldı ki sünnette uğursuzluğa inanmaktan kaçınmayı emreden ve bunu yasaklayan delil vardır. Her kim uğursuzluğa inanmanın takdiri önlediğine veya sakınılacak bir şeyi uzaklaştırdığına kanaat getirirse o, kuruntuya kapılmıştır.
"Halkın karakterini tanımak için hükümdar, hükümdarların doğasını bilmek için de halk olmak gerek."
Bunlardan bazıları, arzuları gerçekleştirmede aceleci olmamak, şüpheli durumlarda araştırmak suretiyle neyin doğru olduğundan emin olmak, hızlı hareket etmekten kaçınmak, tavırlarında nazik olmak, etrafında olup biten her şeyi görmemek ve susmaya devam etmektir. Çünkü susma, vakarda ileri bir seviye ve lüzumsuz konuşmaya karşı daha güven verici bir durumdur. Kaldı ki hükümdar, nefes alış verişi dahi dikkat çeken, sözleri dilden dile dolaşan bir kimsedir.
İleride ortaya konulacağı üzere Goethe, gerçekten de neredeyse başka hiç bir şairin yapmadığı kadar eserlerinde çok defa kadınları methetmek suretiyle onlara hizmette bulunmuştur. Fakat onun başka bir hizmeti daha bu bağlamda zikredilmek lazım gelir; bu hizmetten dolayı kendini övmek belki hiç aklına gelmemiştir ama bugün bu fevkalâde bir önem taşımaktadır. Goethe, savaşların bugünden yarına insan hayatından sökülüp atılamayacağını idrak edecek kadar realistti; ancak o, hayatının bir kısmını mütevazı etki alanı çerçevesinde barış tedbirlerini desteklemeğe hasretmiştir. 1782 yılında Weimar Dukalığının Meclis Başkanlığı kendisine verildiğinde topçu sınıfını kapatmış, piyadeyi üçte bir azaltmış ve askerî harcamaları yarıya düşürmüştür. Ne var ki bu durumu savaş hayranı hükümdar, Dük Carl August'a karşı ilelebet savunamamıştır. Bununla beraber o, 1806 yılında, Dük'ün Fransa'ya karşı savaş koalisyonuna katılmasına ve bizzat kendi ülke topraklarını Napolyon ile savaş için koalisyonun emrine vermesine engel olmak için beyhude yere gayret sarf etmiştir. İşte bu şekilde Jena'daki savaşta Dük'ün düşüncesizce ateşle oynamasıyla Weimar'ın ve tümüyle dukalığın çöküşüne sebep olunmuştur. Weimar'ın Napolyon'un intikamından kurtuluşu, bilhassa bu komutanın Goethe'nin şairane dehasına gösterdiği itibardan dolayıdır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.