__
Che Guevara'nın bakan olmak yerine, ezilen halklar için Latin Amerika dağlarında mücadele vermesini takdir etmemiz için komünist olmamıza gerek yok. Bunun gibi Humeyni'nin bu yaşam tarzını da takdir etmek için de Humeynici olmanıza gerek yok.
Şimdi şu sözlere ne denilebilir Allah aşkına. Humeyni'ye evinin eskimiş duvarlarını göstererek "Büyük imam müsaade edersiniz bu duvarları yenilemek istiyoruz?" derler. Kendisinin cevabı şu olur: "Benim halkım fakru zaruret içerisinde iken, ben onlardan farklı bir mekânda yaşayamam. İran Milleti ben daha iyi bir yerde yaşayayım diye bu devrimi yapmadı."
____
22 Aralık 1930′da Doğu Kürdistan’ın Urmîye kentinde doğan Ebdulrehman Qasimlo, ilköğrenimini doğduğu yerde, ortaöğrenimini ise Tahran’da yapmıştır. 15 yaşında Yekitîya Ciwanên Demokratên Kurdistan (Kürdistan Demokrat Gençlik Birliği) adlı gençlik hareketinde çalışmaya başlamıştır. 18 yaşında iken, yüksek öğrenim için önce Fransa’ya, ardından da
Kadınların öğretmenlik gibi geleneksel bir mesleği seçmeleri bile, militan İslamcıların bazıları için çok fazlaydı. 1979 İslam Devrimi öncesi ve sonrasındaki vaaz ve yazılarında Humeyni kadınların ergenlik çağındaki erkek çocuklara eğitim vermesi sonucunda doğacak kaçınılmaz ahlaksızlıktan büyük bir öfkeyle bahsederdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Kemal Atatürk tam zıt görüşteydi. 1920'lerin başlarında verdiği bir dizi konuşmada Türk devleti ve toplumunda kadınların tamamen özgür olacağını açık açık ifade eder. Halkına sıklıkla söylediği üzere "Bizim en öncelikli görevimiz modern dünyayı yakalamaktır. Eğer halkımızın yarısını modernleştirirsek modern dünyayı yakalayamayız." 1920'lerde bu ifadeler çok şaşırtıcıydı ve üstelik beklenmedik bir kaynaktan, hem Osmanlı paşası ve generali hem de modern Türkiye'nin kurucusu olan bir kişiden geliyordu.
Musa Sadr, Lübnan’ın kaotik 20.yy’ının en önemli figürlerinden biri. İranlı Abdürrahim Ebuzerî’nin bu biyografisinden başka, Türkçede münhasıran Sadr ile ilgili bir de Peter Theroux'un "Kayıp İmam" kitabı var. Başka da biyografi yok. Daha akademik olanları da yayınlansa keşke.
Kitapta Sadr’ın İran ve Ayetullah Humeyni’yle bağı çok net vurgulanmış. 1928 doğumlu Musa Sadr, Humeyni’nin hem Kum'da hem de Necef’te talebesi olmuş. Hatta Humeyni, Sadr’ı kendi büyüttüğünü söylüyor; o denli yakınlar. Nitekim Sadr Ağustos 1978’de -İran Devrimi olgunlaşırken- Humeyni’ye açıktan destek vermişti. Birkaç gün sonra da Kaddafi'nin Libya’sında kaybedildi.
İmam Musa SadrAbdurrahim Ebuzeri · Feta Yayıncılık · 201211 okunma
Entelektüel bir arayış ve sorgulama anlatısı olan kitapta her şey gerçek. Eserin teması İslamcılık, İslam dünyasındaki fikir akımları ve kişiler. Yazar Ziyaüddin Serdar kendi macerasını anlattığı için esere, “ben anlatıcı” üslubu hakim.
Tebliğ Cemaati, İhvan’ul Müslimin, Mevdudi, Seyyid Kutup, Kelim Sıddıki, İsmail Raci el- Faruki, Rabıta, Usame
Şah karşıtı devrimin bir İslam teokrasisi ile sonuçlanmasında rol oynayan güçlerin meşruluk temeli Humeyni'nin 1970lerin hemen başında geliştirdiği "Hükümet-i İslami" doktrininden kaynaklanmaktadır. Humeyni'nin bu doktrini Şii ideolojinin evriminde bir doruk noktasını temsil eder ve ideolojinin tarihi boyunca en önemli nitel dönüşüm olarak adlandırılabilir.
Kitabın ismine ilk bakıldığında içeriğinin akidevi veya ameli bir arayış olduğu akla gelebilir ancak kitapta yazarın entelektüel yolculuğu anlatılıyor. Ben ilk gördüğümde bu minvalde bir kitap olduğunu, İslam, ibadet, ahlak gibi kavramlar üzerine yazılmış bir eser olduğunu düşünmüştüm fakat bambaşka bir içeriğe sahipmiş. Ziyaüddin Serdar,
Seçim Yasası doğrudan ulemanın mali gücünü etkilemiyordu, ama daha önemli bir konuda, ulemanın ideolojik alanda güç kaynaklarını zayıflatıyordu. Kadınların erkekler gibi seçme ve seçilme haklarına sahip olmaları kadının, sosyal hayata müdahale etmesi anlamına geliyordu. Gayri müslimlere oy hakkı verilmesi de söz konusuydu. Humeyni ve Milani gibi din adamlarının Seçim Yasasına tepkisi sözel olarak İslam'ın temel kurallarına aykırılık noktasında yoğunlaşıyordu. Fakat 1979 Devrimi sonrasında kurulan İslam cumhuriyetinde kadınların oy hakkına sahip olduklarını düşünürsek ulemanın muhalefet nedeninin sadece görünüşte kadınlara oy hakkı tanınmasından kaynaklandığını söylemek çok yanlış olmayacaktır. Kadınların oy hakkı sadece bir araç olarak kullanıldı; gerçekte karşı çıkılan ise, Şah'ın Batı tipi reform önlemleriyle İslam'ı sosyal ve kültürel hayatta geriletmeyi hedefleyen politikasıydı. Ulema, Batı taklidi reformların ülkede yabancı egemenliğine yol açacağını, Batı emperyalizmine kapı açacağını ileri sürmekteydi.
Londra-SOAS'tan değerli arkadaşım Prof. Adib-Moghaddam'ın Cambridge'den yayınlanan bu kitabı, modern dönemin en önemli devrimlerinden 1979 İran Devrimi'nin ikonik lideri Ayetullah Humeyni üzerine çok iyi bir inceleme. Aşk-nefret miyopluğundan uzak, eleştirel bir anlama çabası ve fikri-entelektüel biyografi. Türkçeye çevirisini tamamladım; yaz sonuna raflarda olacak...