Emir Hüsrev-i Dehlevî
به خوبی همچو مه تابنده بـاشی
Be hûbi hemçu me tâbende bâşi
بـه ملـک دلـبـری پـاینده بـاشـى
Be mülk-i dilberî pâyende bâşi
من درویش را کـشـتـی بـه غـمزه
Men dervişi râ keştî be gamze
کـرم کـردی، الـهی زنده بـاشـی
Kerem kerdî, ilâhî zinde bâşî
"May your charming face ever shine like the full moon;
May you hold eternal sway over the domains of beauty.
By your amorous glance you have killed a poor man like me;
How magnanimous of you? May God give you a long life."
Emir Hüsrev-i Dehlevî
Tasvir: drive.google.com/file/d/0B033d0K...
Açıklamalar:
"While modeled on the Khamsa of Nizami (d. 1209) and thus paying homage to the Persian master’s classic text, Amir Khusrau’s quintet thoroughly localizes the form by rooting several of the stories in an Indian idiom. This illustration (13.228.29), taken from the Matla‘ al-anwar (Rising of the Luminaries ) section, depicts one such tale, that of a meeting between a Muslim pilgrim and a Brahman devotee. Here, the pilgrim, on his way to Mecca, meets the prostrate Brahman, clad in a simple white dhoti (draped garment) and traveling to a Hindu temple inch by inch along the ground. When asked the reason for his actions, the Brahman replies that he has turned his heart into a symbolic foot on which he makes his way to his idol. Impressed by this religious zeal, the Muslim removes his own shoes and continues his pilgrimage barefoot."
Kaynak:
metmuseum.org/art/collection/...
Ben sana çok dualar yolladım
Gücümce hamd ve senalar yolladım
Sen bana akıl-fikir vermiştin
Suç benim Rabb'im, ben çuvalladım..
/ Hüsrev Hatemi
Bosna Savaşı ve Kitaplar
"Sırplar savaş zamanında Sarajevo Millet Kütüphanesine, içinde 1 milyondan daha fazla kitap olan o kütüphaneye bomba attılar. Ardından şarkiyyat merkezlerini de bombaladılar. Bundan dolayı mücahitler, Gazi Hüsrev Beğ Kütüphanesinin kitaplarının yerini çuvallarla taşıyarak beş sene zarfında tam sekiz defa değiştirdi. Savaş sonrasında arkadaşım Hafız Zeynel'le görüşmeye gittiğim vakit Süleyman nerde diye sordum. Zeynel bana, onun sırtında bir çuval kitap taşırken öldürülüp şehit olduğunu anlattı."
Bir Yudum Kitap
Yaşamak bu. Yarın ne olur, ne biter bilinmez. Kaç asır evvel şöyle demiş Nizamî: "Sen kendi ayağına zahmet vermeye bak, yoksa başkalarının ayağıyla yol alamazsın." İnsan, kendine yetmeli sevgili okur. Öyle ya da böyle... Var olun.
Nizamî - Hûsrev ve Şirin
MEB Yayınları, s.239-240
Hüsrev’in Adaleti ve Cömertliği Hakkında
Hüsrev'in şan ve şöhreti göklere kadar yükselmişti. O zamana kadar böyle bir saltanatla kimse tahta oturmamıştı. Bütün tebası halkı ile görüşmeye karar verdiği bir günde, beş sınıf insan huzurunda divan durmuştu. Huzurda ilk safı zenginler tutuyor. İkinci saf, muhtaçların ve fakirlerindi. Üçüncü saf, takatsiz düşmüş, mezarın kenarından bir kıl ile kurtulmuş hastalara mahsustu. Dördüncü saf, ayaklarındaki zincirler gönüllerine bir çivi gibi batan esirler ve mahpuslar içindi. Beşinci saf, katillere aitti ki, o safta kimse kimseye: “Nasılsın?” diye soramazdı. Katillerin önünde, af ümidine düşmeleri için de bir kurtuluş çizgisi çekilmişti. İnzibat âmiri birden bağırdı: “Herkes yalnız önündekine bakacaktır!”
Zengin, fakiri görünce kendi haline binlerce şükür etti. Fakirin gözü hastaya ilişince sağlığından ötürü hamd-ü senada bulundu. Hasta olan, ayakları zincirliye bakınca serbest oluşundan dolayı halinden çok memnun kaldı. Ayakları zincirli olanın gözü katile değince dudakları Allah'a şükür için kımıldadı. Katil de kurtuluş ümidini görünce, onun da gözleri ümit ışığı ile parladı.
Hüsrev’in sarayı, her sene bu merasimi tatbik eder ve halk, âdil bir idare sayesinde mesut ve müreffeh yaşardı.
Çocuklar üşürler ve acıkırlar, Onlar avutulur mu bildirilerle?
hüsrev hatemi
“İşin kötüsü daha sevginin başında
Ellerinde hesap cetvelleri,
Kar ve zarar hesaplıyor insanlar”
( Hüsrev Hatemi )
