Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İzmir Suikastı
“ Kâzım Karabekır, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar ve Mersinli Cemal Paşalarla, Mebuslardan Faik, Sabit, Halit, Feridun Fikri, Kâmil Zeki, Be­kir Sami, Besim Necati, Münir Hüsrev, eski Erzurum Mebusu Necati ve Mebus Ahmet, Nafiz Beyler ve diğerleri beraat... ”
Sayfa 262Kitabı okudu
Sevgili ve Muhterem Üstadım!
Sözlerinizin (yani Risalelerinizin) her biri birer deva-yı azîmdir. Sözlerinizden pek çok feyz alıyorum. O kadar ki, okudukça tekrar etmeyi istiyorum. Ve tekrarında duyduğum İlahî bir zevki tarif edemeyeceğim. Bugün Sözlerinizden değil hepsini, bir tanesini alan insaf ile okursa, hakkı teslime ve münkir ise gittiği yolu terke, fâsık ise tövbeye mecbur olacağına kat'iyyen ümidvarım. Hüsrev
Reklam
Yakışıklı diye linçten kurtulan Kuvayı Milliyeci
Binbaşı Hüsrev, yanındaki yirmi atlıyla Gerede’ye gitmişti. Köprünün başında, öbür taraftan bir alay insanın kendisine bayrak ve el salladığını görmüştü. Bunu barış ve dostluk belirtisi telâkki ederek köprüden geçmişti. Geçer geçmez, halk onu attan indirerek taşlamaya ve dövmeye başlamış. Garip olarak canını kurtaran şey, sırf çok yakışıklı bir adam olmasıydı. Kalabalık arasından ihtiyar bir kişi Binbaşı Hüsrev’in üstüne kapanarak: — Bu kadar cesur ve güzel adamı nasıl öldürebilirsiniz? Ben ömrümün sonuna geldim, Allah ve Peygamber aşkına öldürmeyin, diye feryat etmiş. Garip olarak bir an için kalabalık durmuş, Binbaşı Hüsrev ile Osman Bey’in boyunlarına ve ellerine zincirler takılarak, bir taraftan taşlanarak, bir taraftan da yüzlerine tükürülerek hapishaneye götürülmüşlerdi. O günlerde kasaba hapishaneleri demir parmaklıklı bir kapı arkasında ufak bir yerdi. Halk demir parmaklığın arkasından, ellerindeki kamaları sallayarak kapıyı taşlamış ve onları tehdit etmişlerdi. Hilâfetçilerin arasında, Sefer adını taşıyan bir Çerkes şef sayesinde canlarını kurtarmışlardı. Bu adam, her nasılsa Millî Mücadele’nin kazanması ihtimalini dikkate alarak onları kurtarmıştı. Biz onların İstanbul’a götürülerek idam edilecekleri haberini alınca, aramıza bomba düşmüş gibi şaşkına döndük.
HUSREV - Arzularım kendi kendisine ölüyor. Suçlu siz değilsiniz. ZEYNEP - Arzu ölür mü? HUSREV - Onu can sıkıntısından bunalanlar bilir. Hayatla aralarında cama benzer şeffaf bir engel vardır. Sinekler gibi çırpınırlar, bu cam delinmez.
Geyve’de Heyet-i Nâsiha üyeleriyle buluştuk. Heyette iki meşhur kimse vardı: Yusuf Kemal Bey’le Dr. Rıza Nur Bey. Heyet, Anadolu’yu yatıştırmak için İstanbul Hükûmeti tarafından gönderilmişti. Halkı yatıştırmaya ve durumu kabule zorlamak o günlerde, tabiî, hoş görünmüyordu. Devlet hizmetinde bulunmuş olan bu tanınmış adamların İtilâf Kuvvetleri’nin istekleriyle hareket etmek durumuna düşmüş bir Hükûmet hesabına böyle bir vazifeyi kabul etmiş olmaları ne hazin bir şeydi! Anadolu’nun devlet adamlarına muhtaç olduğu böyle nazik bir zamanda, yapılacak en iyi hareket bu kimselere karşı dost davranmak ve onları kurtuluş hareketine katılmaya ikna etmekti. Hüsrev Bey ile Dr. Adnan onlara kurtuluş hareketini benimsetmeye çalıştılar ve zannedersem, Hüsrev Bey bu mesele için Mustafa Kemal Paşa ile muhabereye girişti. Mustafa Kemal Paşa, şahsen ne fikirdeydi, bilmiyorum ama, her türlü uzlaşmayı kabule yanaşmadı. Böylece, en akıllı milliyetçiler onları kazanmaya çalıştılarsa da, onlar millete katılamadılar.
Reklam
Küresel konumunu korumak için sermaye, yenmeye çalıştığı farklılıklarla müzakere etmek, onları kısmen almak ve yansıtmak zorunda. Farklılıkları denetimine alıp daha nötr hale getirmek zorunda. Farklılıkların olduğu bir dünya kurmaya çalışıyor. İşte asıl haz budur. Artık farklılıkların önemi yoktur.
Sayfa 54
Marx, kapitalizmin yalnızca çelişkili zeminlerde ilerleyeceğini söylüyordu. Kapitalizmin genişlemesini sağlayan, üstesinden gelmesi gereken çelişkilerdir. Bu çelişki zemininin doğasını, tikelliklerin bunun içine nasıl dahil edildiğini, direnişlerini nasıl temsil ettiğini, tikelliklerin kısmen nasıl aşıldığını, aşılanların karşımıza nasıl yeniden çıktığını kavramadan sermayeyi anlayamayız.
Sayfa 50
Ulus-devlet zayıfladığında , daha az inandırıcı ve daha az güçlü olmaya başladığında, buna verilen tepkinin aynı anda iki ayrı yoldan yayıldığı görülmektedir. Ulus-devletlerin hem üstüne çıkılmakta , hem de altına inilmektedir. Aynı anda hem küresel hem de yerel olunmaktadır. Küreselleşmenin ulus-devletlerin, ulusal ekonomilerin, ulusal kültürel kimliklerin egemenliğinde olduğu bir dönemden yeni bir döneme geçişin iki yüzü vardır: Küresel ve yerel.
Sayfa 47
Fatih Sultan Mehmet Han
“Allah inayetini üzerinden eksik etmesin, Molla Gürani, bir kez dahi eğilmemiştir tahtımızın önünde... Molla Hüsrev de... Ulema dediğin de öyle olmalıdır zaten. İlim, her zaman hükümdardan daha güçlüdür. Daha uzun ömürlü... Bu toprakların tarihi, ilmin önemini kavrayamayan nice mağlup hükümdarların hikâyeleriyle doludur.”
Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Said Nursî yazdıklarının Kur'an'ın levh-i mahfuzdaki gibi olduğunu da söylemiştir: "....(Kur'an'ın) Asr-ı Saadetten beri böyle hârika bir sûrette mu'cizeli olarak yazılmasına hiç kimse kadir olmadığı halde Risale-i Nur'un kahraman bir kâtibi olan Hüsrev'e "yaz!" emir buyurulmasıyle, Levh-i Mahfuzdaki yazılan Kur'an gibi yazılması..."(Âsâ-yı Mûsa, 85.) Cenab-ı Hak buyurmuştur ki: "Hayır, o şerefli bir Kur'an'dır. Levh-i mahfuzdadır." (Burûc, 85/21-22) Said Nursî tarafından gayba bir taş daha atılmıştır. Mahiyetini Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği levh-i mahfuzdaki gibi Kur'an yazdıklarını ileri sürenlerin bu iddiası da saçma bir iddiadır.
Sayfa 71 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Sizi nasıl meftun eder o sevgi? Sizi nasıl Mecnun eder o Leyla? Leyla eğer denk gelmez ise Mecnun'a Leyla nasıl meyil verebilir ki Leyla'ya? Gül, güle hiç âşık olur mu? Azrâ kendi kendine Vâmık olur mu?
Şîrîn çok olgun bir kadındı. Bir gün Hüsrev, Şîrîne: “Mülk ve saltanat bâkî olsa ne güzel şeydir!“ der. Şîrîn, bu sözü şu hakîmane cümle ile karşılar: “Öyle olsaydı biz bu saltanatı nereden bulurduk?“
Sayfa 548 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Mâdem çiçekleri görmek için baharı beklemek zarûreti vardır, biz de ona şiddetle ve sabırsızlıkla intizar etmekteyiz. Hüsrev
Sözler Yayınevi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.