Eğer İslam, insan-dünya ilişkisine insandan başlamasaydı, bir din olamazdı. Lakin yalnız bununla iktifa etseydi, o zaman da İsa'nın, insan varlığının ideal ve ebedi yönü hakkındaki öğretisinin basit bir tekrarından ibaret olurdu.
Hz. Muhammed (sav) ve Kur'an-ı Kerim kanalıyla İslam gerçek insana, dış dünyaya ve tabiata yönelerek her bakımdan insan ve hayatın bütününe ilişkin bir öğreti hâline geldi. Kanunun din, terbiyenin de güç ile bir araya gelmesi sonucunda İslam bir nizam hâlini aldı.
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir.
_Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
BAHAİLİK
1844 yılında Şiras'ta (Acemis tan) Seyid Ali Muhammed (Bab) tarafından kurulan Ba bizm'e dayanan İslaı;nl bir mezhep.* İslam dininde, 60 yı lında bir Ka'im ya da Mesih ge leceği inancı mevcuttur. İslam dininin iki ana eğilimi -Şiiler ve Sünniler-, bu olayın İslam'ın dünya çapında anlaşılmasını sağlayacağını·düşünür, çünkü onların son peygamberi Hz . Muhammed'di. Acemler ara sında Bab'ın bu peygamber olarak geçmesine rağmen, o misyonunu dünyanın bütün dinlerini evrensel bir din altın da toplayacak olan bir mesihin geleceğini bildirmek olarak gö rüyordu. Müritleri Acemis tan'da kafir ve asi muamelesi görmüştür. Bab'ın öğrencisi Bahaullah, 1 863 yılında kendi sini onun ilan ettiği Mesih ola rak tanımlamıştır. Onun öğreti sine göre Tanrı tanınamaz ve onunla evren arasında bağlantı
yoktur. Sadece onun peygam berleri İbrahim, Zerdüşt, Buda,
İsa, Muhammed ve Bab saye sinde Tanrı hakkında bir şeyler biliyoruz. En önemli amaçlar dan birisi insanların birliğinin oluşturulmasıdır. Bahailerin kutsal kitapları şunlardır: El Kitab al Akdas (yasaları içer mektedir), Kitab el İkan (En önemli öğretiler), Gizli Değerler (Vecizeler derlemesi), Yedi Vadi (Ruhun yedi kademesini ta nımlayan bir araştırma)**. Ba hailer, Bahaullah'a ait bu eser lerin tanrısal vahiyle yazıldığı na inanır ***
Hıristiyanlık ilk birkaç yüzyılda, Nasıralı lsa'nın çarmıha gerildikten sonra ölüp yeniden dirildiği ve insanların da ona inanarak sonsuz yaşamı bulabileceği öğreti leriyle Kudüs'ten Greko Roman dünyası boyunca yayıldı. Hz. lsa'nın müritleri ona "Tanrı'nın meshettiği" anlamına gelen ve lbranice "meshiah" ya da "Messiah" [kurtarıcı] kelimelerine denk olup Yunanca Christos'tan gelen İsa Mesih dediler. Kitab-ı Mukaddes'teki Elçilerin lşleri'ne göre ilk olarak Antakya'da ''Hıristiyan" olarak adlandırıldılar. Önemli kişiler arasında daha çok Aziz Pavlus olarak bilinen ve başta Hıristiyanlara zulmeden ancak Şam'a giderken gördüğü vizyondan sonra din değiştiren bir Yahudi olan Tarsuslu Saul da vardı. Aziz Pavlus yeni inancı yaymak için 40-50 yıllarında yorulmadan seyahat etti . Müritlerinin lideri olarak Hz. lsa tarafından özenle seçilen Aziz Petrus Roma'ya yerleşip kilisenin ilk papası ya da lideri oldu. Hıristiyanlar Roma imparatorluğu yönetiminde, özellikle de 64'te Nero ve 303-311 yıllarında Diocletianus tarafından şiddetli zulüm gördüler. 313'te , Büyük Konstantin inancın hoş görülmesi gerektiğine karar verdi ve 380'de Hıristiyanlık 1. Theodosius yönetiminde imparatorluğun resmi dini oldu.
"Tevrat: İbranice bir kelime olup ' kanun, şeriat ve öğreti anlamlarına gelir. Hz Mudanya indirilmiştir. Tevrat'a Ahd- i Atik ve Ahd-i Kadim de denir. Tevrat Hz Musa aracılığıyla İsrailogullarına gönderilmiştir."
"Zebur ; Kelime olarak ' yazılı şey ve kitap ' anlamına gelen Zebur Hz Davud'a indirilmiştir...Zebur ilahi kitapların en küçüğü olup yeni dini hükümler getirmemiştir.".
"İncil ; İncil kelime olarak 'müjde , talim ve öğretici anlamına gelir. Hz İsa aracılığıyla İsrailogullarına indirilmiştir"..
" Kur'ân ; Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur'an-ı Kerim, Son peygamber olan Hz Muhammed (s.a.v) e indirilmiştir..Sözlükte 'toplamak, okumak, bir araya getirmek anlamına gelen Kur"an terim olarak şöyle tarif edilir; Hz Peygamber'e indirilen, mushaflarda yazılı, Peygamberimiz"den bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı ilahi kelimedir'...""
Biri sana bir tokat vurdu mu, öbür yanağını da çevireceksin,bırak, isterse ötekinede vursun. Vicdanı ona yanlış olduğunu söyleyecek. Hz.İsa, bunları öğreti, kibir ve gururu değil
Tolstoy, çarmıha gerilmeden sonra yüz yıllar içinde şeytanların, yavaşça Hz. İsa'nın öğretilerinin bozulması yoluyla cehennemi geri getirmeyi başardığını anlatır.
"Parlak siyah, omuzlarına atılan bir şal dışında tamamen çıplak olan" bir şeytan, Kilise'yi kurarak dahice bir plan tezgahlar. Bu buluşuyla şeytan, insanların Hz. İsa'nın değil, kendi gücüyle bozulan ve dinde ayrılma, dini tören, anlamsız öğreti çılgınlıklarını halka öğretecek olan ve kurumsallaşmış şiddet ve hırsızlığı meşrulaştıran Kilise'nin öğretilerine inanmalarını hedefler.
Theodosius sonrası oğulları arasında imparatorluğun idaresinin
bölünmesi aslında bundan sonra Roma ile Bizans'ı ayıran hattın
belirlendiği dönem olarak kabul edilebilir. Yukarıda da belirtildiği
gibi 4.yy.'dan başlamak üzere ve özellikle de 5.yy. içerisinde
devam eden tartışmalarda İskenderiye ve Antakya kiliselerinin
fikirleri çatışmaktaydı. Antakya Okulu mensubu ve İstanbul
Patriği Nestorius, Hz. İsa' da iki kişilik olup bunların birbirine
karışmadığını ileri sürmesi onun aforoz edilmesini gündeme
getirirken (431 Efes Konsili), İskenderiye Patriği doğu kilisesinin
liderliğini üstlenmiştir. Bundan sonra Hz. İsa'nın insan gibi
vücut bulduğunda tek bir İlahi doğaya dönüştüğü görüşü ile
Monofizit öğreti önem kazanmaya başlamıştır. İstanbul Patrikliği,
Roma'nın da desteğini alarak "insan şeklinde vücut bulan İsa,
içinde iki mükemmel doğanın ayrıştırılabileceği bir insandır" fikrini
savunmaya çalıştıysa da, monofizitlik 449 yılında toplanan Efes
Konsili'nde bir kez daha baskın çıkmıştır.
Antakya Okulu mensubu ve İstanbul
Patriği Nestorius, Hz. İsa' da iki kişilik olup bunların birbirine
karışmadığını ileri sürmesi onun aforoz edilmesini gündeme
getirirken (431 Efes Konsili), İskenderiye Patriği doğu kilisesinin
liderliğini üstlenmiştir. Bundan sonra Hz. İsa'nın insan gibi
vücut bulduğunda tek bir İlahi doğaya dönüştüğü görüşü ile
Monofizit öğreti önem kazanmaya başlamıştır. İstanbul Patrikliği,
Roma'nın da desteğini alarak "insan şeklinde vücut bulan İsa,
içinde iki mükemmel doğanın ayrıştırılabileceği bir insandır"30 fikrini
savunmaya çalıştıysa da, monofizitlik 449 yılında toplanan Efes
Konsili'nde bir kez daha baskın çıkmıştır
Eğer İslam insan-dünya ilişkisine insandan başlamasaydı, bir din olamazdı. Lakin yalnız bununla iktifa etseydi, o halde İsa'nın ideal ve insanın baki kısmına ilişkin öğretisinin basit bir tekrarından ibaret olurdu. Hz Muhammed ve Kuranı Kerim kanalı ile İslam, gerçek insana, dış dünyaya ve tabiata yönelerek tüm yönleriyle insan ve hayatın bütününe ilişkin bir öğreti haline geldi. Kanunun din ile, terbiyenin de güç ile, bir araya gelmesi ile İslam bir nizam halini aldı.