İslamiyetin her döneminde Hz. Peygamberin soyundan gelen kimselere özel bir muhabbet beslenmiştir. Osmanlılar başta olmak üzere İslam devletleri tarafından onlara ihtiram gösterilmiş ve onlara ait işleri görmekle vazifeli bir memur tayin edilmiştir. Nakibü’l-Eşraf denilen bu görevli, İslam devletlerindeki “Evlâd-ı Resûl’ün” her türlü işleriyle ilgilenen, neseplerini, doğum ve vefat kayıtlarını tutan, seyyidliklerinin ispatı için bulundukları siyadet hüccetlerini düzenleyen, onları şanlarına uymayan sıradan işlere girmekten meneden, aynı zamanda haklarını koruyup ganimetten alacakları hisselerin de aralarında dağıtılmasını sağlayan idareci konumundaki kimselerdir. Osmanlı devleti de topraklarına gelen seyyid ve şeriflere büyük bir hürmet ve tazim göstermiş, onların rahat ve huzurlu yaşamaları için gereken her türlü hizmeti yerine getirmiş, bu kimselere birer berat belgesi vererek hem maaş bağlamış hem de birtakım muafiyetler ve imtiyazlar sağlamıştır.
ilk baskısı İngiltere'de 1734 yılında, 62 cilt olarak basılan Dünya Tarihi kitabının 44 cildi İslam Tarihi’ne ayrılmıştır. O yıllarda Avrupa'da yaşanmakta olan Aydınlanma döneminde basılan kitaplarda ki ağırlıklı konular İslam ve İslam Peygamberi'nin hayatıdır. 18. yüzyılda Avrupa’da iki çağ kabul edilir. Eski Çağ ile Modern Çağ.
Siyer Yayınları, Siyerin Öncüleri isminde 40 kitaptan oluşan çok güzel bir seri çıkarttı. Siyer ilminde eser veren alimlerin hayatını, siyer ilmine katkılarını ve eserlerinin özelliklerini ele alan bu çalışmada ilk dönemden başlayarak Osmanlı'ya kadar olan süreçte yaşamış pek çok değerli ve önemli şahsiyete yer verilmiştir. Serinin ilk kitabı
01- Müslümanlar, “Başımı veririm, imanımı vermem!” derecesinde kâmil imana sahip olacaklar. İslâmiyet’i tam öğrenip eksiksiz yaşayacaklar. “İslâmiyet, yaşam biçimi” olacak. Bir Müslüman camide neyse dışarıda da o olmalıdır; “Camide “Allah dostu”, “Cami dışında şeytan dostu” olamaz.
02- Sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, Müslüman olunmaz.
Genellikle peygamberler ümmetlerine, kendilerinden sonra gelecek olan peygamberden de söz ettikleri için yahudiler “Mesîh” adıyla bir peygamberin gelmesini bekliyorlardı. Hz. Îsâ gelip kendisinin beklenen peygamber olduğunu açıklayınca yahudiler onu inkâr ettiler, bekledikleri Mesîh’in başka niteliklere sahip ve kendilerine mahsus bir peygamber