Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ) ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde der ki: Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler, isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları 80, Allah’ın kulları için delil ve hüccet niteliği taşıyamaz. Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Reklam
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
İbn-i Teymiye (r.h) şöyle der: “Allahu Teala rasul gönderinceye kadar hiçbir kimseye azap etmez. Ona azap etmediği gibi, Müs-lüman ve mü’min olan bir kişinin dışında hiç kimseyi ve Rabbi’ne ibadet etmekten büyüklenen ve müşrik olan bir kişiyi cennete sokmaz. Kime dünyada iken davet ulaşmamışsa ahirette imtihan edilecektir. Cehenneme ancak şeytana uyanlar girecektir. Günahı olmayan ateşe girmez. Allahu Teala ancak rasul gönderdikten sonra bir kimseyi cehennemle azaplandırır. Çocuk, deli yahut peygamber gelmediği bir dönemde yaşayıp ölen bir kimse gibi, kendisine bir rasulün daveti ulaşmayan kişi, gelen haberlerde bildirildiği üzere ahirette imtihana çekilir.”
İbn Teymiye şöyle der: "Allah, kâfir de olsa âdil devleti ikâme eder, zâlim devleti müslüman da olsa ikâme etmez."
Sayfa 33 - RibatKitabı okudu
784 syf.
·
Puan vermedi
Şahsıma ders notları
Bismillahirrahmanirrahim Eserin çok eski bir basımı elimde mevcut. Eser Fon Matbasından Abdülkadir Şener'in tercümesiyle 1971 yılında basılmış. Hatta 1000kitap aramalarında da bulamadım kitabın bu versiyonunu. Şu an için sadece ilk cilt ile alakalı olarak bazı şeyler yazacağım. Allah (cc) nasip eder ömür devam eder de diğer kitapları okumaya
İslam'da Siyasi İtikadi ve Fıkhi Mezhepler Tarihi
İslam'da Siyasi İtikadi ve Fıkhi Mezhepler TarihiMuhammed Ebu Zehra · Hisar Yayınevi · 2011247 okunma
Reklam
O Zaman Daha Yıl 1987...
İbn Teymiye şöyle demiştir: "İmandan sonra din ve dünyayı ifsad eden saldırıcı bir düşmanı püskürtmekten daha önde gelen bir şey yoktur." Bundan da anlaşılıyor ki ilk önce biz kelime-i şehadet getirerek eşhedü enlâilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden rasulullah, der, bundan sonra cihada girişiriz, ondan sonra namazı kılar, orucu tutar ve haccı yaparız. Evet, bugün Afganistan'da cihad etmek farz-ı ayndır. Cihadın farz-ı ayn oluşu Ruslar'ın Afganistan'ı işgal etmesi ile başlamamıştır. Bunun farz-ı ayn oluşu ta eski Endülüs ve yeni İspanya'nın ilk şehrinin müslümanlar tarafından kaybedilmesi ile başlamıştır. O günden itibaren bütün İslâm ümmetinin kâfirlere karşı savaşmaları farz-ı ayn olmuştur. Yani 1400'den bu yana, 1987 yılına kadar bu farziyet devam etmektedir. Tam altı yüz yıl... Cihad bu ümmete farz-ı ayndır. Fakat ümmet bu vazifesini ifa etmediğinden tümü ile günahkârdır. Çünkü bu cihad savunma cihadıdır. Yani topraklarından kâfirleri sürme Müslümanların ve püskürtme cihadıdır. Kâfirler Müslümanların herhangi bir toprağında kalmış olduğu sürece cihadın farz-ı ayn oluşu her ferdi ve bütün ümmeti ilgilendirmektedir. Bütün ümmet oturup kalsa da sen tek başına cihada giriş, kâfirlere karşı savaş, şehid ol ve kurtul. "Allah yolunda savaş. Sen ancak kendinden sorumlu tutulacaksın. İman edenleri de teşvik et..." (Nisa, 84)
Buruc Yayınları
İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: "Delil mevcut olup, yol apaçık oluncaya kadar yanlışlık yapan bir Müslümanı kimsenin tekfir etmeye hakkı yoktur. Müslümanlığı kesin olan bir kimsenin İslam'ı şüphe ile yok olmaz.Çünkü delil kesin olup şüphe ortadan kalkmadıkça Müslüman kişinin Müslümanlığı son bulmaz." İbn-i Teymiyye, Mecmû'ul Fetâvâ, 12/250
!!!! Meşru Olmayan Tevessül:
Bu ise, bir kişinin duası ile değil, bizzat o kişinin zatı ile tevessülde bulunmaktır. Bu tevessülün, kendisi ile tevessülde bulunulan kişinin huzurunda, gıyabında veya ölümünden sonra olması arasında fark yoktur. “Allahım, sana filanla (onun zatını kastederek) tevessülde bulunuyoruz” veya “Allahım, filanın hakkıyla ya da filanın senin yanındaki
Sayfa 203 - ŞEHADET YAYINLARI
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.