Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün çok üşüyorum Mela. Yavaş yavaş kaybediyorum savaşı, Yavaş yavaş içime işliyor dünya. Yavaş yavaş uzaklaşıyorum idealden Yavaş yavaş sarsıyor bedenimi.. Mela Bugün her günden biraz daha çok üşüyorum. Ellerim daha çok üşüyor, Daha çok tutunmak istiyorum. Üşüyorum Mela. Ne önümde akarsular dereler var Ne ardımda vadi ve dağlar Çölde bile değil gibiyim bugün Üşüyorum. Ne ısıtır insanın içini, bilmiyorum.
gün başlıyor dünya yavaşlıyor sevgin içime içime işliyor
Fahri Kaplan
Fahri Kaplan
-
Aynadaki Akşam
Aynadaki Akşam
Reklam
Gözyaşlarımın bir ateş parçası gibi yanaklarımı yaktığına ilk defa şahit oldum galiba. Şimdi gecenin bütün sırları, kötülüklerin üstünü örtmüşken odamda küçücük bir ışıkla tavana bakarken seni görüyorum.Gülümsüyorsun. Ne kadar buruk bir his.Uzun zamandır gülmemişsin bile bana içime işliyor. Yastığıma değil keşke sana sarılacak kadar olsaydın bende.Belki yastığımda bulamadığım teselliyi sende bulurdum diyeceğim ama cansız bir varlık bana karşı artık atmayan kalbinden daha canlıdır muhtemelen. Gecelerime korkunç bir sancı bıraktın.Bunu tüm kötülük ve günahların üstünü örten karanlık bile örtemiyor. Teşekkür ederim.
“Yabancı..”
“…bütün zamanların, en yalnızıyım ben ve masalların, en kırılgan figürânı kendi ihtilâlinin kahramanıyken gecenin mağlup kumandanı…” l ve sen, en aydınlık izleğisin o karanlık şehrin engin kıyıları, sessiz ve de dingin mahşer yerine benzeyen güncelerde sahibini arıyor, asude dizelerin gecenin düğümünde filizlenen ve güne ün düşüren
Gök içime işliyor, duygularımı maviliğe boyuyor. Ben yeniden umut edebiliyorum..
Momo'dan çok sevdiğim bir alıntı var, içime işliyor: “Onu bir daha görmeyi umuyordu. Her şeye razıydı. Eskisi gibi olmayacak bile olsa onunla oturmaya, onu dinlemeye ve onunla konuşmaya can atıyordu. Fakat kapı bir daha hiç açılmadı.'' 🍂 .
Reklam
Sahibine iletilmemiş mektup
Selâmun aleyküm abi. Derdin, kederin, hüznün beni çok yaralıyor, içime işliyor. Sanki aşkın vefakâr tarafına Elçi tayin edilmişsin de oradan süzülen nur ruhuma dokunuyor gibi. Beni alıp geçmişimde kurak bir iklimin tam ortasına bırakıyor gibi. Orada zaman çizgisi silinmiş, güneş tepemde sabitlenmiş bir kasvet başımın üstünde dönüp duruyor gibi. Düşünüyorum acaba beni sahiden geçmişe mi atıyor yoksa gelecek mi, uyanacağım rüya mı? Yaralanıyorum ama sırtımdan bir bıçakla değil yahut harakiri ahlâkıyla değil. Biz toprağa tohum saçarken önce toprağı yaralarız. Ve o yaralardan hayat, rahmet filizlenir. İşte bende öyle yaralanıyorum. Ve senin yaraların uçsuz bucaksız büyük tarlalar gibi...
Hissetmek
Hergün bu soruyu soruyorum kendime Yaşama değer mi bu hayat ? Yanıt hep aynı olmasada sonuç hep aynı... Hem yok olunca ne geçecek elime ? Yok olduğunun farkında bile olmayan bir hiç olunca ne geçecek elime? En azından varım, en azından varım ve hissediyorum Bir kediye sarılmanın verdiği huzuru Sevgiliye dokunmanın sarhoşluğunu Annemin sevgisinin
ve sen, en aydınlık izleğisin o karanlık şehrin engin kıyıları, sessiz ve de dingin mahşer yerine benzeyen güncelerde sahibini arıyor, asude dizelerin gecenin düğümünde filizlenen ve güne ün düşüren kalabalık bir kimsesizlik sanki “için” kaynağı bilinmez ve derin, yankılar gibisin imgelerin, umarsız hançer, nasıl da özgür ve keskin susuyorum dokundukça tenhalarına soluk oluyor bellediğim hecelerin… sen, bilemezsin okudukça büyüyor, içime işliyor görmediğim gözlerin…
Arzu Eşbah
Arzu Eşbah
266 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.