Müslüman'ın belli başlı hakları şunlardır:
- "Karşılaştığın zaman selâm vermek,
- "Dâvetine icâbet etmek,
- "Aksırdığı ve "Elhamdülillâh" dediği zaman, "Yerhamükellah" demek,
-"Hastalığında ziyâretine gitmek,
- "Öldüğü zaman cenâzesine katılmak,
- "Kendisine verilen sözde durmak,
- "Akıl danıştığı zaman, doğruyu söylemek,
-"Gıyâbında kendisini korumak,
- "Kendin için sevdiğini onun için de sevmek; kendin için hoşlanmadığını onun için de hoşlanmamak,
Halbuki Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Hz. Ali'yi (r.a.) kardeşliğe kabul etmiş ve
علي مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هُرُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا النُّبُوَّةَ
"Hârûn, Mûsâ'ya nasıl idiyse, Ali de bana aynıdır; nübüvvet hâriç."buyurmuştur.
Rivâyet olunduğuna göre; Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), meclisinde oturan herkese teveccüh edip hepsine, yüzüne bakma fırsatını verirdi. Kime yönelse, ona öyle iltifât gösterirdi ki, adam kendini o meclisin en üstünü zannederdi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in meclisi; hayâ, tevâzû ve emniyet meclisi idi. Ashâbını dâima güler yüzle karşılar, sözlerinden hoşlanır ve onları istekle dinlerdi. Ashâb-ı kirâm da ona uyarak ve saygı göstererek tebessüm ile iktifa eder, meclisinde kahkahalar savunmazlardı.
Böyle cem'iyetin reisi, Fahr-i Âlem'dir (A.S.M.). Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle mücahede; yani ahlâk-ı Ahmediye (A.S.M.) ile tahalluk ve Sünnet-i Nebeviyeyi İHYA ve başkalara da muhabbet ve -eğer zarar etmezse- nasihat etmektir.
Yine bir hadîste:
الْمُؤْمِنُ سَرِيعُ الْغَضَبِ سَرِيعُ الرِّضَا
"Mü'min tez kızar, tez barışır." buyurmuş, "Hiç kızmaz.” buyurmamıştır. Nitekim Allahu Teâlâ da:
وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ
"Hiddetini yenenler." (Al-i İmrân suresi, 3/134) buyurdu ve "Hiddet etmeyenler." buyurmadı. Çünkü yara alıp, acı duymamak olmaz. Yaralanan acıyı duyar ve fakat ona tahammül eder.
Hasan-ı Basrî de: "Nice kardeşler vardır ki, sanki onları bir ana doğurmamıştır." demiştir. Bunun için "Yakınlık, sevgiye muhtaçtır. Fakat sevginin yakınlığa ihtiyacı yok." denilmiştir.
Zünnûn-ı Mısrî şöyle anlatıyor: "Allah ile musâhabetin O'nun emirlerine uymakla; halk ile sohbetin onlara nasihat etmekle, nefis ile buluşman ona muhalefetle, şeytan ile buluşman da ona husûmet ile olsun."