Geçen yıl, “Aşk nedir?” diye soran bir öğrencime yanıtı S. Freud’dan bir alıntıyla vermiştim . “Aşk yoktur , libido vardır.” Bu yanıtım çocuklar arasında viral yoldan öyle bir yayıldı ki öğrencilerimden bazıları aynı soruyu bu yıl yeniden sordu. Tabii ki verdiğim yanıtın nedenini de merak ediyorlardı. Bundan yıllar önce bu soruyu bana sorduklarında cevabı İskender Pala’nın İki Dirhem Bir Çekirdek kitabındaki gibi tanımlardım .” Aşk bir sarmaşıktır, sarıldığı bedeni kurutup yok eder.” vs .Aşk güzellemesi yapardım yani . Onu kendi bağlamından , biyolojik kökeninden kopartır insanlığın nihai amacı haline getirirdim . Ancak bilime daha çok inanışımdan mıdır yoksa sevgiyi , türün devamını sağlamak üzere kodlanmış basit dürtüsel bir davranış olan aşktan ayırt ettiğimden midir bilmiyorum artık öyle görmüyorum. Aşkı her iki şekilde de tanımlasanız aşk yine de aşktır. Ona yaptığınız tanıma aldırmaksızın var olma ilkeleriyle var olmaya devam edecektir.Schopenhauer de aşka bilimsel olarak yaklaşıp onu türün devamı için zorunlu bir içgüdü olarak tanımlıyor . Yani aşkı bir de felsefeciden dinleyelim diyerek romantik bir arayışa girerseniz yanılırsınız bu kitap için . Ama oldukça güzel anlattığını söyleyebilirim konuyu. Kitabı sevdim ,tavsiye ederim . Ayrıca herkese gerçek sevgiyi tattırıp , aşk da neymiş dedirtecek bir sevgili dilerim , bana dedirttiği gibi …