Hayranlık mağlûp olmuş bir kıskançlıktır. Yani kıskançlık gıptaya, gıpta hayranlığa yerini verir. Dibinde kin vardır. Gitgide, hayranlığın zaafa uğradığı anlarda bu kin ortaya çıkar.
Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin kaatili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur.
Aşka ait her mesele, yalnız onunla, onun içinde hallolunur. Aşk kendisine dışarıda ne hedef, ne vasıta arar. Dışarıdan himayeye de ihtiyacı yoktur. Bir sömürge değil, muazzam bir imparatorluktur o.
Gerçek aşkın sonsuz, hep kendisi gibi olduğuna, kararlılığını saflığını koruduğuna, taşkınlık gösterilerine gerek duymadığına inanın; saçları beyazlasa da yüreği gençtir.
Ayrılığın duyguların yoğunluğunu zayıflatmasına, ruhun çizgilerini silmesine ve sevilen kişinin güzelliklerini azaltmasına sadece zekâsı pek gelişmemiş kişilerde ya da sıradan yüreklerde rastlanmaz mı?
Aşka bir sözcüğün, bir bakışın, ses tonundaki bir değişimin, görünürde hafif bir ilginin yettiğini herkesten iyi bilirsiniz; aşkın en zarif ayrıcalığı kendisini kanıtlamasıdır.