Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

buse yılmaz

buse yılmaz
@imalreadyhurt
"Şu andan başka hiçbir şey gerçek değil ama ben yüzyılların ağırlığı altında boğulduğumu hissediyorum."
Reklam
"Benim için, şimdi sonsuzdur, sonsuzsa durmadan değişir, akar, erir. Hayatsa şu andır. Geçip gittiğinde artık ölmüştür. Ama her yeni anda sil baştan başlayamazsın. Ölmüş olana göre yargılamak zorundasın. Tıpkı bir bataklık gibi... daha en başından umutsuz. Bir öykü, bir resim biraz merak uyandırabilir ama yeterince değil, yeterince değil."
"Proletarya'nın erkekleri, kadınları, çocukları antik köleliğin hazin kişileştirilmesi olan İsa gibi, bir asırdır ıstırap Golgotha'sına çile içinde tırmanıyorlar: Bir asırdır zorunlu çalışma kemiklerini kırıyor, etlerini morartıyor, sinirlerini kızgın kerpetenlerle parçalıyor; bir asırdır, açlıktan karınları lime lime oluyor, zihinleri sanrılar içinde yaşıyor... Ey Tembellik, bu uzun sefaletimizi gör, merhamet et bize! Ey Tembellik, sanatların ve soylu erdemlerin anası, insanın ıstıraplarına merhem ol!"
Sayfa 37

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İşçi sınıfı ona tahakküm eden, tabiatını bozan takıntıyı gönlünden söküp atarak, o müthiş gücüyle ayağa kalksa ve kapitalist sömürü haklarından başka bir şey olmayan İnsan Hakları'nı, sefalet hakkından başka bir şey olmayan Çalışma Hakkı'nı talep edeceğine, insanların günde üç saatten fazla çalışmasını yasaklayan bükülmez bir yasa şekillendirseydi, yeryüzü, şu yaşlı yeryüzü neşeyle ürpererek içinde yeni evrenin sıçradığını hissederdi... Ama böyle yiğitçe bir karar, kapitalist ahlak tarafından yozlaşmış bir proletaryadan nasıl beklenir ki..."
Sayfa 37
"Çalışın, gece gündüz çalışın; çalışarak sefaletinizi artırıyorsunuz ve sefaletiniz çalışmayı kanun zoruyla dayatma mecburiyetinden kurtarıyor bizi. Çalışmayı kanun yoluyla zorunlu kılmak " fazla zahmetli, fazla şiddet gerektiren ve gürültü koparan bir iş; açlık ise tam tersine dingin, sessiz, sürekli bir baskı olmakla kalmıyor, çalışmanın ve sanayinin en doğal gerekçesi olarak, en güçlü çabaların da yolunu açıyor." Çalışın, çalışın proleterler toplumsal serveti ve bireysel sefaletinizi büyütmek için çalışın; çalışın, çalışın ki yoksullaştıkça çalışmak ve sefilleşmek için daha çok nedeniniz olsun. Kapitalist üretimin acımasız kanunu budur."
Sayfa 13
Reklam
"Çağımız çalışma asrıymış, öyle diyorlar; aslında acı, sefalet ve çürüme asrı..."
Sayfa 9
"Siyasal seçkinlerin bizim hizmetkarlarımız olduğuna ilişkin bir anlayış var; bize sağladıkları sefil hizmet, libidolarımızı yıkamak, reddedilen arzularımızı sanki bizimle hiçbir ilişkisi yokmuş gibi, bize lütfen yeniden sunmaktır."
"Sermaye, soyut bir asalak, doymak bilmez bir vampir ve zombi-imalatçısıdır; ama ölü emeğe dönüştürdüğü canlı et bizimdir ve ürettiği zombiler de bizleriz."
"Kapitalizm, inançlar ritüel veya simgesel incelik düzeyinde çöktüğü zaman geriye kalan şeydir ve kalan tek şey, harabeler ve kutsal emanetler arasında tökezleyerek yürümeye çalışan tüketici-seyircidir."
"Din! İnsanın aklına nasıl da hükmediyor, ruhunu nasıl aşağılıyor ve değersizleştiriyor. Tanrı her şey, insan hiçbir şey diyor din. Ama Tanrı o hiçlikten o kadar despotik, o kadar zalimce, o kadar acımasız, o kadar hoşgörüsüz bir krallık yarattı ki, tanrılar ortaya çıktığından beri dünyada yalnızca kasvet, gözyaşı ve kan hüküm sürüyor."
Reklam
"Halka yutturulan demagojik, basmakalıp, moda şeylerden sorumlu olacağıma aforoz edilmeyi tercih ederim. Ezilenlerin ve dışlananların sıkıntılarını çok iyi biliyorum, ancak hastayı ne iyileştiren ne de öldüren o saçma geçici çözümlere başvurmayı da kesinlikle reddediyorum. İnsanlar toplumsal hastalıkların tedavisinde aşırı olanı tercih edemiyorlar; oysa aşırı olan genellikle doğru olandır. Çoğunluğa olan inançsızlığımın temelinde bireyin gizli güçlerine olan inancım yatar. Birey, ortak bir amaç uğruna mücadele edeceği yoldaşlarını özgürce seçebildiği zaman, bu kaos ve eşitsizlik yüklü dünyadan düzen ve uyum çıkmasını bekleyebiliriz" -Emma Goldman
"Eğer toplum bir gün özgür olacaksa, bu, özgür çabaları toplumu oluşturan özgürleşmiş bireyler sayesinde olacaktır."
"O kadar müthiş bir güzellik yaşadım ki, her yerde aşkı görüyorum, bir şizofrenin gözlerinde bile."
Sayfa 141Kitabı okudu
Okuduğumda O Kitabı
Okuduğumda o kitabı, şu ünlü biyografiyi, (Dedim kendi kendime) bu mu yazarın insan hayatı dediği şey? Yani ben ölüp gittiğimde biri yazacak mı hayatımı? (Sanki hiç kimse şuncağız biliyormuş gibi benim hayatımı, Düşünürüm sıkça kendim bile ne kadar az biliyorum, hatta hiçbir şey bilmiyorum diye gerçek hayatım hakkında, Olsa olsa birkaç ipucunun, birkaç dağınık izin, dolambaçlı sözün İzini sürmeye çalışıyorum kendim için burada.)
Bu yüzden bizler ne rahip ne de yargıç istiyoruz. Ve yalnızca şunu diyoruz: "Şeytantersi ağacının salgısı pis kokuyor, yılan beni ısırıyor, yalancı beni aldatıyor mu? Bitki, sürüngen ve insan, her üçü de doğanın gereksinimine uyar. Olsun! Demek ki ben de, pis kokan bitkiden zehriyle öldüren hayvandan ve hayvandan daha zehirli insandan nefret ederek, kendi doğmon gereksinimine uyuyorum. Ve bunun için, ne zaten tanımadığım şeytana, ne de yılandan daha çok tiksindiğim yargıca başvurmadan, gerektiği gibi davranacağım. Ben ve benim antipatilerimi paylaşan herkes, doğamızın gereksinimine boyun eğiyoruz. Doğa karşısında hangimizin haklı ve dolayısıyla güçlü olduğunu göreceğiz."
"Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum."