Oldukça güçlü ve sert bir lider olan İmâmeddin, Musul ile Halep’i tek bir devlet bünyesinde bir araya getirmeyi başarmıştı. Bölgede en büyük iki şehrin kuvvetleri ile birleşen ordusu, 1044 yılında en kuzeydeki Haçlı devleti durumunda olan Urfa Kontluğunu fethetti.
Azerbaycan’ın büyük sufisi İmameddin Nesimi de düşüncesi yüzünden ne yazık ki işkenceyle kaybetmişti hayatını.
“Seni bu hüsnü cemal-i kemal ile görüp Korktular Hak demeye Döndüler insan dediler... ”
Bunun gibi vahdet-i vücuttan söz eden şiirleri nedeniyle, zamanın katı din adamları onu ölümle tehdit etti. Ama o inandığını söylemekten vazgeçmedi. Ölmeyi susmaya tercih etmişti. Bu nedenle derisi yüzülerek infaz edilmesi yolunda fetva bile verilmişti.
Dikkat spoiler içerir.
Yazardan oldukça güzel bir tarihi araştırma eseri. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletinin gelişimi ve yaşananlar Hakkında detaylı bilgilerin verildiği bir eser. Samanilerin, Gazneliler ve Karahanlılar tarafından tehdit edildiği bir dönemde ortaya çıkan Selçuk Bey'in, oğulları Çağrı ve Tuğrul ile beraber
Kitap Selahaddin Eyyubi'den ziyade askeri olan Imameddin'in fedakârlıklarını ve aşkını anlatıyor. Selahaddin Eyyubi ile alakalı hiç bir bilgi yok. Kitabi alacak arkadaşlar ona göre alsın. Bunun yanında akıcı bir dili var. Okunulabilir.
Rivayete göre Nesimi halkın gözü önünde feci şekilde öldürülmüş, bu sahneyi kalabalıklar izlemişlerdi. Devrin müftüsü hiddetlenerek şahadetparmağını kaldırmış ve "Bu öyle bir kâfirdir ki kazara pis kanı insanın bir uzvuna temas etse orasını kesmek lazım gelir!" diye hiddetlenmiştir.
O sırada Nesimi'nin bir damla kanı müftünün parmağına sıçrayıvermiş. İzleyenlerden biri müftüden parmağını kesmesini istemiş tabii... Malum fetvanın uygulanması esastır. Ancak müftü parmağını kesmeye cesaret edemeyip temizlemiş hemen.
Bunun üzerine Nesimi de şu beyti söylemiş:
O parmağı kesilmesin diye, kendi inandıklarından kaçıyor Hak'tan kaçıyor
ama ben Aşık Nesimi, derimi yüzüyorlar gözümden yaş bile gelmiyor.
..
Derd ü gam ile yandı gönül yâr bulunmaz,
Çoh dâr ü diyâr istedi deyyâr bulunmaz..
*****
Yârem deyici çohdurur ammâ be-hakîkat,
Fursat gelicek yâr-i vefâ-dâr bulunmaz..
*****
Âdet budurur kim dili dil-dâra virürler,
Dil getdi elimizden ü dil-dâr bulunmaz..
*****
Nece kişiler da’vî-i İslâm edir ammâ,
Tek arada bir haç ile zünnâr
Arapların gözünden haçlı seferleri, kitabı okumaya başladıktan sonra kendinizi Arap cephesinde frenklere karşı direnen bir müslüman olarak görmeye başlıyorsunuz.
1096 yılında başlayıp 1291 yılında Sultan Halilin Akkâyı Haçlılardan almasıyla son bulan haçlı seferleri, iki yüzyıl içine bolca kan ve gözyaşı sığdırmış. Okurken zorlanacağıniz kısımlar mutlaka olacaktır. Haçlılara karşı direnen onlarca yöneticyi öğrendim, aralarında Ermeni, Kürt,Türk komutanlar da vardı ;İmameddin Zengi, Nureddin, Kutuz, Baybars, Kalavun, Selahaddin Eyyubi... gibi. Hepsinin nihai amacı Müslümanları ve Arap Yarımadasını bu zerre vicdanı kalmamış canilerin elinden kurtarmaktı.
Kitabı okurken bazı savaşların kazanılmasında ilahi bir güç müslümanlara yardım ediyor düşüncesine kapılmamak elde değildi "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." ayeti de bunu destekler nitelikte. Kitabın içinde yaşanan olayları destelemek için Arap tarihçilerden İbnü'l-Esir ve İbnü'l- Kalanisi'den bolca alıntı verilmiş.
Okumaya başlamadan önce Arap yarımadasının tarihi ve coğrafyası hakkında bilgi sahibi olmanızı öneririm. Kitabın ilk sayfasında bir harita mevcut bundan da yararlanabilirsiniz. İyi okumalar dilerim.
" Bu fetihlerle kıyı topraklarının tamamı yeniden Müslümanların eline geçti ki, hiç beklenmedik bir başarıydı bu. Bir zamanlar Şam'ı, Misir'i ve daha birçok memleketi fethetmelerine ramak kalmış Frenkler, tüm Suriye'den ve sahil bölgelerinden işte böyle kovuldular. Inşallah buraya bir daha asla ayak basamazlar."
İbn Abdüzzâhir 1223 senesinde Kahire'de doğmuştur. Sultan Baybars döneminde Divan el İnşa başkanlığına getirilmiştir. Berke Han'a gönderilen mektup, Baybars'ın oğlunu veliaht ilan etmesi üzerine yazılan taklîd ve Abbasi ailesinin soyundan gelen halife Hâkim'in biat töreninde okuduğu metin gibi bir çok yazı Abdüzzâhir'in
İmâmeddin Zengi'nin 1128'de Haleb'i alarak Suriye'deki olaylara müdahil olması Müslümanlar tarafında Haçlılarla mücadele anlayışında yaşanacak değişimin de habercisidir.
Dila mehcûr û xemgîn im
Ji dest eflak û dewranê
Ji çeşman xûn dibarînim
Wekî tavê di baranê
Bi zecr im ez ji kovanan
Dinalim ez ji bustanan
Disojît erd û asmanan
Tinê ahek ji bîcanê
Sebûrî: Mîr 'Îmameddînê Hekkarî
Jêrenot
Mehcûr: tenha, terkkirî, bi tenê
Eflak: dinya
Çeşm: çav
Zecr: jan, azar
Kovan: derd, hesret, kul