"Sadece hikayeni anlat."
Sonunda gözyaşlarımı tutamadığım kanlı bir trajedi Son Ada. Başladığı gibi bitmeyen, olanlara inanamadığım, birçok şey öğrendiğim; hayata karşı, düzene karşı temeli atılmış eleştirilerime asma katlar çıkaran bir hikaye.
Hani bazı kitaplar vardır, alıştığın hayata farklı bakmanı sağlar. İşte bu kitap tam da öyle. Biraz siyaset, biraz insan, biraz doğa, biraz da körlük, çok fazla da sürü psikolojisi..
• Bize yabancı gelecek kadar masalsı bir adada yaşayan bir grup insan. O masalsılık buradaki insanin davranışlarına da yansımış ve adayı halk tarafından vazgeçilmesi imkânsız kılıyor. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi, her kötü sonun da bir nedeni olduğu gibi burada da bir nedenden bahsediyoruz.
“Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” der ya Tolstoy, Son Ada'nın hikayesi de masal kitabının içine başkan köpekbalığının girmesiyle durgun ve neşeli ada hayatını büyükşehir çöplüğüne dönüştürüyor.
• Heyecanı, merakı sürekli sağlayan; gayet kolay okunan, akıcı, fazlaca düşündüren bir kitap..