“Aşka gönlünü kaptırmış biri hayrete düşsün, yolunu şaşırsın, bu nasıl olur? Oysaki onun ilgilendiği biricik işi aşktır; aşk insanın duygularını alt üst eder; aklını başından alır; ruhunu dehşet ve ürperti içinde bırakır; aşk insanı öldürür; dolayısıyla öldükten sonra hayrete düşmek nasıl olur? Aşkta kim kalabilir ki yolunu şaşırsın?
Dünya hayatında imtihan olmasa; yani iman olmasa, küfür olmasa, zengin olanlar, fakir olanlar, merhamete layık olanlar, aç olanlar, cahil olanlar, âlim olanlar olmasa, Allah’ın isimleri tecelli etmez. Allah’ın muradı; Hz. İnsan’ı görmektir. Eğer bir şehirde bir tane Hz. İnsan varsa o bütün şehir, bütün ülke onun hatırına rızıklandırılır. O şehirde, o ülkede olan insanları Allah onun hatırına varlıkta tutar; çünkü Allah Hz. İnsan üzerindeki tecelliyi görmeyi dilemiştir. Gerisi, Hz. İnsanın hürmetine varlıkta durur; çünkü Allah’ın muradını üzerinde gerçekleştiren Hz. İnsandır. Allah bu imkânı herkese verir ve sonuna kadar herkesi bu şekilde Hz. İnsan olmaya davet eder; ama insan kendine dönüp o çamurdan elbisesini soymazsa kendini bulması da asla mümkün değildir. Allah, insanı aşktan yaratmıştır, dedik. Bu yüzden insanın yolculuğu da aşk ile başlar. İnsanı ana karnında büyüten, besleyen, koruyan Allah’tır; çünkü Allah, insanı sever. Bu yüzden çocuk dünyaya gelir gelmez Allah onun anasına, babasına ve kardeşlerine kendinden bir sevgi verir. Allah, çocuğa da kendinden sevgi verdiği için herkes iradesiz bir şekilde onun etrafında pervane olup onun hizmetinde olur; yani hepsi çocuğu iradesiz olarak sever, onu korur ve ona hizmet eder. Çocuk büyüyüp buluğa erdiğinde bu sefer de onun diğer çocuklara yardım etmesi gerekir. Çocuk buluğa erince Allah ona; “iş artık senindir, şimdiye kadar ben seni sevdim, insanları sana hizmet ettirdim, şimdi ise sevme sırası sendedir. Şimdi de sen ananı, babanı, rabbini sev ve bunu anla” der. Artık çocuk buluğa erdiği andan itibaren âşıktır, Allah ona bu aşkı tattırır.
Reklam
Ayrılıklar insan ruhunda bıraktığı acıyla anılır. Bu acı ruhların şekillenmesinden hayat görüşünün değişmesine; hatta insanın kendisini yenilemesine neden olur. Aşk ayrılığı ise ölümden daha şiddetlidir. İnsanı sersemletip hayattan soğutması bir yana tam bunalımların ortasında bırakır. İnsan bu durumda yapayalnızdır, kimsesizdir, elleri üşümüş, ayakları donmuştur; bedeni, aklı, beyni esrarkeşlere özgü alemlere dalmıştır.
Yapısal özellikler ile ilgili daha önce olmayan şikayetlerin yükselmesi, alttan alta eğitimden beklenenlerin değişmekte olduğunu, çarenin eğitimde ve güçlenmekte görüldüğünü sezdiriyordu: "İktidarın dizginlerini ellerinde tutanlar nasıl olur da Paris'te adım başı cücelerle, kamburlarla, topallarla, çolaklarla, kötürümlerle karşılaşmaktan rahatsız olmazlar?" "Beden eğitiminin," "beden terbiyesinin," "tıbbi eğitimin" keşfi gibi, geleneksel sağlık anlayışına taze bir soluk getiren deyimlerin ve projelerin ortaya çıkması gene aynı yüzyılın ortalarına rastlar: "Hastalıklı vücut yapılarını düzeltilmesi beden eğitiminin bir zaferidir." Devletin halkın fiziksel olarak güçlenmesini sağlamak gibi çok özgün bir sorumluluğunun olduğu da gene bu yüzyılın ortalarında ortaya atıldı: İnsanın ömrünü uzatmalı, "tebaayı ve hayvanları çoğaltmak," kolektif kol gücünü yoğunlaştırmalıydı devlet. Ekonomik mantıkla, ama bunun yanı sıra yeni bir cemaat bilincinin de gelişmesiyle "bireyi saran doğal ortama ince hesaplarla müdahale ederek" insanı değiştirmeye gayret edecek "sağlıklı bir devlet" anlayışı şekillendi. 19. yüzyılda devrimciler ve devlet bu tasarıyı tekrar gündeme getirecekti: "Sağlığı koruma yönündeki çalışmalarda amaç, genel olarak insan türünü mükemmel hale getirmek olmalı."
Sayfa 398 - Alfa Yayınları
İbadet, insana gerginlik ve stresten kurtulmada, ruh sağlığını korumada yardımcı olur. İnsan günlük hayatın problemleriyle uğraşırken zaman zaman gerginlikler yaşar, huzursuz olur, zihnen yorulur. İşte İslam'da sıkça yapılması istenen namaz, insanı günlük hayatındaki yoğun işlerden, zihnini rahatsız eden problemlerden uzaklaştırarak kısa bir süre de olsa dinlenmesini ve stres atmasını sağlar. Namaz aynı zamanda bir meşguliyet olduğundan insanın ruh sağlığını bozan düşüncelerden böyle zaman zaman uzaklaşıp abdest ve namazla meşgul olmasıyla hem rahatlar hem de namaz davranışı belli aralıklarla sürekli devam ettiğinden bir süre sonra bunlardan tamamen kurtulmasına neden olabilir.
Sayfa 119Kitabı okudu
Ayrılıklar insan ruhunda bıraktığı acıyla anılır. Bu acı ruhların şekillenmesinden hayat görüşünün değişmesine; hatta insanın kendisini yenilemesine neden olur. Aşk ayrılığı ise ölümden daha şiddetlidir. İnsanı sersemletip hayattan soğutması bir yana tam bunalımların ortasında bırakır. İnsan bu durumda yapayalnızdır, kimsesizdir, elleri üşümüş, ayakları donmuştur; bedeni, aklı, beyni esrarkeşlere özgü alemlere dalmıştır.
Sayfa 330Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.