Kendimi hiçbir zaman ikinci derecede bir rolde göremiyordum. Gerçek hayatta en sonuncu kademeye isyansız katlanabilmem bu yüzdendi . Ya kahraman ya da çamurdan ; ikisinin ortası yoktu . Beni mahveden de buydu zaten . Çünkü çamurdayken , başka zamanda kahramanım , yalnızca kahramanlar çamurun içinde gizlenebilirler diye kendimi teselli ediyordum. Düpedüz bir adam için çamurlanmak ayıp sayılır, halbuki bir kahraman istediği kadar içine dalsın nasıl olsa çamur bulaşmaz. İşin dikkate değer yanı, bütün bu “güzel ve yüksek şeyler”in içimdeki kabarmalara, sefahat dalgasına iyice kapıldığım sıralarda da gelmeseydi; hem de girdabın tam dibindeyken, kendini hatırlatmak ister gibi, kısa süren alevlenmeler halinde hissediliyordu,ama bu beni yaptıklarımdan vazgeçirmiyor, hatta tam tersine, sefihliğimi büsbütün kızıştırıyor, yemeğin tadını artıran iyi bir terbiye ödevi
görüyordu.