Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vakıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
“Halbuki kocaların içinde ne sakiller, ne gebeşler, ne huysuzlar, ne andavallar vardır,” diye düşünüyor, “zavallı nikahla karılar!” diye içinden onlara acıyordu. Kocaları suratsız, mendebur, kakavan da olsa hayatlarını onlarla geçiriyorlardı.
… “Bu da sanırım, insanların beynin kafada olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Kesinlikle doğru değil bu: Rüzgarla Hazar Denizi taraflarından gelir beyin.”
“Ulan” derim kendi kendime, “Saçma sapan konuşuyorsun. Sen kimsin ki! Senelerdir aynı günü yaşayan bir korkak. Hayatında değişiklik olacak diye ödün kopar. Ölümden korkuyor oluşun bile sırf bu yüzden. “
Keşke biraz deli yanım olsaydı. Kafama estiğinde hayattan tat alabilecek şeyler yapabilseydim. Ama, yok yapamam. Ben ki, bu dünyaya hesap kitap yapmak için gelmişim.