Türkiye’de okul kitabı dışında kitap yazmak, talebi olmayan bir mâl üretmektir. Halkın zorunlu kalmadıkça bilgi sahibi olmaya meyli yoktur. Türkiye’de kitap okuma ihtiyacı, istatistiklerde sunulan halkın ihtiyacının 250. sırasından sonra gelir.
Her çocuk ağlar; ancak biri karnı acıktığı için, biri dişi ağrıdığı için, biri annesini özlediği için, bir başkası da misketi bir delikten dünyanın dibine düştüğü için...
Her kadın sever, biri aşkla, biri şefkatle, biri ihtirasla ve biri de sadakatle...
İstatisktik, çocukların ağladığını ve kadınların sevdiğini kabul eder, bırakır.
Oysa asıl hikaye ondan sonra başlayacaktır.
#Sayısal ifadelerin, matematiksel formüllerin giremediği kapıların ardında başlar hayat.
“Bir insanın kalp atışı en çok maraton sırasında yükseliyor olabilir. İstatistiklerde yeri olmayan daha yaygın bir durum var oysa. Bence bir insanın kalp atışı en çok telefon beklerken yükseliyor.”
Bir insanın kalp atışı en çok maraton sırasında yükseliyor olabilir. İstatistiklerde yeri olmayan daha yaygın bir durum var oysa. Bence bir insanın kalp atışı en çok telefon beklerken yükseliyor.
Gelip geçici, pek de hoşnutsuz olmayan
sakiniyim bir metropolün, modern sayılan,
çünkü evlerinin döşenmesinde ve dış
görünüşünde olsun, kent planında olsun, tüm
bildik beğenilerden kaçınılmış. Burada bir tek
boş inanç anıtının izine rastlamazdınız. Töreyle
dil en yalın biçimlerine indirgenmiş, nihayet!
Birbirini tanımaya gereksinme duymayan bu
milyonlarca insanın eğitim, meslek ve yaşlılıkları
öyle benzeşiyor ki, çılgın istatistiklerde kıta
halkları için saptanandan kaç kat kısa olmalı bu
yaşam süreci.
Her gün, hem yeni başlayan bir macera, hem de tarih zincirinin sıradan bir halkasıdır.
Her insan, hem kendi başına ciltlere sığmayan bir roman, hem de insanlık kitabının sararıp solmaya aday bir sayfasıdır.