Aklı, laikliği ve bilimi bir 'tapınma nesnesi' haline getirmek! Siyaseti, sınıfsız ve partisiz bir düzende bir 'elit zümre'nin işi saymak! Burjuvaziye ve emekçi sınıfına karşı (ilkine açık, ikincisine üstü örtük) duyulan hoşnutsuzluk! Jakobenlik bu işte...
Bu kitapta solculuk bir anomali, bir hastalık, döneklik, darbecilik veya ahlaksızlıktır. Jakobenlik ise bu kitaba göre nedensiz bir darbe hareketi, bir psikopatlık, bir tür ruh hastalığıdır. Cumhuriyeti savunan ya da kendini Kemalist olarak tanımlayan kişi ontolojik olarak darbecidir.
Jakobenlik Kemalizmin teorisi değildir; belirli bir tarihsel periyodda ve gerçekten 'vatan tehlikede' olduğunu düşünülen bir süreçte hayata geçirilmiş olan bir pratiktir; -bir uygulama!
Genç Cumhuriyet silahlı ve örgütlü kalkışma Lara karşı kendini koruyabilmek için, jakoben* bir tavır benimsemek mecburiyetinde kalmış görünüyor. Ama, açıkça görünen şudur: Mustafa Kemal Paşa için jakobenlik, bir ana ilke değil, koşulların gerektirdiği durumlarda başvurulabilecek bir strateji, ya da pragmatik bir çözüm yoludur.
“Bilgisiz” yalnızca duyumlamaz, algılamaz, nesnelere inanmaz, o aynı zamanda bir uygarlık içinde bulur kendini; bu bağlamda o “dürüst insan”dır, “feodal”dir, jakobenlik için savaşır ya da Roma Cumhuriyeti’nin bir yurttaşıdır.