İsmi ve konusuyla farklılık arz eden, bir süredir okumayı düşündüğüm bir eserdi Bulantı. Günlük şeklinde yazılmış olan kitapta, hayatta bir amacı olmayan, kendini insanlardan soyutlamış, bütünüyle yalnız, kalabalıktan nefret eden, hatta çoğu zaman kendine dahi tahammül edemeyen, sürekli var oluşunu sorgulayan, pesimist bir insanın hayatı yer alıyor. Kitabın başından sonuna dek tekdüze bir şekilde bu karakterin hayattaki varlığını sorgulamak adına gittiği her ortamda bulunan insanlar ve nesnelere dair gözlemlerine ayrıntılı olarak verilmiş. Kitabın başında böyle bir karakterle karşılaşınca yaşam hikâyesi farklı bir biçimde son bulacak diye düşünmüştüm fakat sayfalar ilerledikçe hep aynı şeylerin tekrar edilmesinden oldukça sıkıldım. Kimi zaman kitapta anlatılan varoluşçuluk akımının yansımaları konsantre olmamı güçleştirdi. Sanırım Felsefe'ye karşı çok fazla ilgi duymuyor olmam da kitabı sevmemem konusunda bir etken. Felsefe sevenler için belki de zevkle okunabilecek bir eser fakat kesinlikle benim tarzım değil, bunu fark ettim. Okumayı düşünen arkadaşlara keyifli okumalar diliyorum şimdiden.