Heybeli Sahaf'ta tozlu rafların arasında bulup bir merakla almıştım, ne Neo-Beat akımının ne olduğunu, ne de içerisinde gerçekten bilimkurgumsu Simülasyon Öyküleri olmadığını bilmiyordum tabi.
"Post-Apokaliptik Evrede Kadıköy" başlıklı distopik öykü haricinde bana hitap eden pek bir şey bulamadım.
Haber:
Fatih Portakal, Fatih Mehmet Maçoğlu'nu hedef aldı:
Ne yapacaksınız Kadıköy'de? Bağdat Caddesi'ne çıkacak veya Feneryolu'na gidecek devrim yapıyoruz arkadaşlar mı diyecek?
Ölüm ve Ayna'da Hayatın Anlamı:
(İlkay Coşkun – Kültür Ajanda Dergisi, Sayı 124, Mart 2024)
“Ölüm ve Ayna” Şair Şakir Kurtulmuş’un Çıra Edebiyat etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu şiir kitabı. On üç şiirin yer aldığı kitap, yetmiş iki sayfa hacmindedir. “Ölüm ve Ayna” kitap isminden mülhem olduğu gibi konu muhteviyatı daha ziyade İslamî
Yaptıklarının gizli kalmasına da büyük özen gösteriyordu. Örneğin, Istanbul'un Kadıköy yakasındaki bir köyün halkının gözbebeğiydi o. Köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Köyü, belki de Türkiye'nin en çağdaş köylerinden biri haline getirdi. Köy halkına, yaptıklarını ölümünden kimsenin bilmesini istemediğini söylediğinden olay gizli kaldı. Pek çok öğrencinin eğitim ve öğrenim giderini karşıladı. Bunların da bilinmesini istemedi.
Her şehrin, her ilçenin, hatta her mahallenin bir sihri, bir büyüsü vardır.
Ama bunu orada yaşayan yerel halktan ziyade, oraya sonradan gelip, o frekansı ilk kez tadanlar daha çok anlayabilir.
Ben mesela İstanbul'da yaşıyorum. Bazen diyorum, ulan şuradan çıkıp gideyim de, neresi olursa olsun.
Yani iş için aylarca gidip başka illerde
İşte o mahallede evine yakın bir caddede idim İstanbul'da.Haberi olmadı.Kadıköy sahilinde denizin başında otururken eski yalılara baktım.Ruh gibi geçip gittim sokaktan duymadı.Zaten haberi olsa bilmezden gelirdi beni zorlayan şey oydu.
🎶Güneş hiç doğmasın ne çıkar sankii..
Belki boooooş bir ümit hayal benimki
Seninle her şeye dünden razıyım
Dünden razıyım
Dünden razıyım
Seninle her şeye dünden razıyım 🎶
Hüner Coşkuner ❤️
ibn-i ra'd (kuddise sirruh) buyuruyor ki; hatim de altun oluk'un altında hatim var, yarım dairelik bir yer namaz kılıyordum. baktım kâbe-i muazzama'nın örtüsü altından bir ses geliyor, kulak verdim. aynen şöyle korkunç bir zuhûrat oluştu orada ve kâbe-i muazzama diyor ki, 'bana bak, sen Allah dostusun ama sana şunu söyleyeyim. şu tavaf yapanlar birbirleriyle gülüyorlar, şakalaşıyorlar vesaire. tavaf dışında birtakım mâlâyâni şeylerle meşgul oluyorlar, ben bunları önce Allah'a sonra cebrâil aleyhisselâm'a şikâyet edeceğim, bu iş var ya bu iş bana öyle dokunuyor ki, her taşım tuz buz olurcasına patlayasım geliyor diyor." Resûl-i Ekrem (sallalláhl aleyhi ve sellem) buyuruyor;" kabe-i muazzama'nın da hacerülesved'in de gözü var, ağzı, dili var diyor Resûl-i Ekrem (sallallâhl aleyhi ve sellem). bunlar yarın kendisini tavaf edenler hakkında Allâh-u Teala'ya rapor verecekler" buyuruyorlar. o bakımdan bak ilim ne yapıyor görüyor musun? biz buraya tren seyretmeye gelmedik. biz buraya eminönü'nde, sarayburnu'nda yani boğazdan geçen vapurlarn, üsküdar ve kadıköy sahillerini seyreder gibi azer oğlu ibrâhim aleyhisselâm'ın yapmış olduğu mâbedi seyretmeye gelmedik. biz buraya hac seyretmeye gelmedik. bizim gözlerimiz dondu, bu buzlar bir türlü sökülmüyor. biz buraya buzları sökmeye geldik. onun için ilim lazım, ilim.
Ertesi gün halkın yılgınlığı içinden bir ses çıkıyor. Bu ses Kadıköy kadınlarınındır. Kimdi bu hanımlar bilmiyorum. Gazetelerin koymaya cesaret ettikleri telgraf şuydu: “Çanakkale müdafaasını yapan şehitlerin muazzez ruhları önünde Türk kadınlığına ve medeniyet alemine hitap ediyoruz. Limanımıza girdiğini gördüğümüz ahenin kalelerin karaya çıkardıkları yarım milyon askeri denize döken milletimizi mağlup addetmiyoruz. Peçelerimizi yırtan, sonra da cihan hürriyeti namına harp ettiklerini ilan edenlere teessüf ediyoruz. Milli hukukumuzu ve ismetimizi muhafaza edecek hükümet ve erkek yoksa biz varız.”
hani bazı kitaplar vardır okuyunca mutlu olur, içiniz açılır, gözleriniz güler ya hah işte sinem sal'ın kitapları sizi antidepresana başlatacak bir melankoli yükler.
bu kitap da böyle aynen. konusu için beyaz yakalı bir kadıköy sakini kadının, erkekler dünyasında var olması denilebilir sanırım. sinem sal'ın kahramanlarının ortak