Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanırım değişen benim: bunu anlamak güç değil, hoş da değil elbette. Başka çıkar yolu yok, bu değişmelerin benden olduğunu kabul etmem gerekiyor. Bir şey daha var: çok az düşünen bir adam oldum. Bir yığın küçük küçük değişimler, ben farkına varmaksızın bende birikip toplanıyorlar, sonra günün birinde, gerçek bir ayaklanma biçiminde patlayıveriyorlar. Ve sonunda, karşıtlıklar, tutarsızlıklarla dolu bir görünüm veriyorlar yaşantıma. Örneğin yurt dışına çoğu kafama böyle estiği için yolculuğa çıktığımı söylediler. On yıl, surda burda dolaşıp bir gün ansızın döndüğümde yine aynı şeyi söyleyenler oldu, kafasına esti geldi dediler.
Reklam
Bir gün baktığım hastaya teşhis koydu doktor, kanser ilerlemiş, yapılabilecek pek bir şey kalmamış. Çok üzüldüm. Kendimi dışarı attım ki biraz rahatlayayım. Bir düğün salonu çıktı karşıma. Kapıda çiçekler, içerden davul zurna sesi geliyor. Şık şıkıdım kadınlar, kıranta adamlar girip çıkıyor. Herkesin yüzü gülüyor. Esti kafama, giriverdim düğün salonuna. Tıpkı ilk refakatçi koltuğuna oturduğum gün gibi, yabancı olduğumu anlarlar diye çekindim ilk başta. Amaaan aynı hesap, kız tarafı damadın akrabasıyım sanıyor, erkek tarafı gelinin. Pastamı yedim, limonatamı içtim, oh! Keyfim geldi, kalkıp şıkır şıkır göbek bile attım. Gelinle damadı tebrik edip fotoğraf çektirdim. Değme keyfime... Artık ne zaman canım sıkılsa karşı caddedeki düğün salonuna gidip oynayıp oynayıp dönüyorum. El düğünü tanıdık düğününden daha iyi. Akraba düğününe gitsen herkes gözünün içine bakacak, " Ülker ne takacak? diye. Ulan kocam dövse evinize almazsınız, açlıktan ölsem bir lokma, açıktan ölsem bir hırka vermezsiniz, takıya geldi mi Ülker!