Bir duble şiir yazalım
Yıllanmış, yıpranmış yıllardan şöyle güzel bir karışım...
Her kadehi yıksın ortalığı
Aklı selimken akıllı yerine konmuyoruz
Bari yakalım ortalığı...
Serseri mayın gibi olup olmadık yerde patlama zamanı
Edendilikten halis muhlis kaymağımızı yiyenlere
Yakışmaz şu bahtiyar ağzımıza küfürler ama...
Satır satır, kafiye kafiye
Senin kudretine bağlanmanın en büyük vasıtası yine senin kudretinin kemaline karşı gösterilen tam bir acizlikmiş."
Muallim Naci Tanzimat döneminin önemli temsilcilerindendir. Divan şiirine aşık onu el üstünde tutan bir yazardır. Türk dilinin yaşadığı sorunlarla alakadar olmuş ve bunların çözümü için gayret göstermiştir. Döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ile aralarında bir Yeşilçam unutulmazı olan "Hızır idi, Yunus idi." isim koyma mevzusunu anlatan repliğini andıran "Kafiye göz için midir yoksa kulak için midir?" tartışması olmuştur. Bu iki önemli kalem düşüncelerini üstün göstermek adına şahane eserler kazandırmışlardır edebiyatımıza. Bu sayfası kısa ama satırları derin manalarla yüklü eserinde çocukluk anılarını anlatır Muallim Naci.
Divan şiirine hayranlığı okuduğu şu satırlar ile başlamıştır : " Ya haliyye'l bâl, kad belbelte bî'l-belbâli bâl. ( Ey gönlü aşk derdinden uzak kişi! Gönlümü aşka salıp allak bullak ettin.)" Bu dizelerin uzun süre etkisinden çıkamadığı aktarır.
Kitapta dönemin İstanbul'undaki sosyal, ekonomik, kültürel hayata dair birçok simge yer almaktadır. Dönemin eğitimiyle ilgili durumlar ve olaylar hakkında bilgiye yazarın bizzat şahit olduklarını satırlara dökmesi ile ulaşırız. Ailenin bir çocuğun hayatındaki yeri doldurulamaz payesine satır aralarında biz de konuk oluruz.
Duygularındaki içtenliği, düşüncelerindeki doğallığı ve samimiyeti şu satırlarla anlarız: " Bu hatıraları niçin sorsalar belki de hiçbir şeye vermeye lüzum görmem. Arzu ettim, yazdım."
***Kitap boyunca en beğendiğim mısraları veya beyitleri veya dörtlükleri seçtim. Araya yıldız koyarak şiirleri ayırmaya çalıştım.
Beğendiğim alıntıları da hemen bir çırpıda bulabilmek için inceleme bölümünün içine doldurdum :)
Sarı Çizmeli Memet’e Mektup, Kalmadı, Olmayacak, Zamanı Geldi, Geliyor, En Akıllımız Deli Ahmet, Zat’ı Devletleri, Masal,
"Başladım sana şiir yazmaya,
yıllar oldu, anladım kafiye falan hikaye, hiçbir şiir seni getirmeyecek.
Ama bütün şiirler sana gelecek, her satır ve her sayfada."
yetenek yoksunu şairciklerin egolarını tatmin için buldukları bir formüldür bu.
yoksa ölçüyle ve kafiyeyle şiir yazabilen hiç bir şair bu yeteneğini göstermemezlik etmez.
can yücel'den cemal süreya ya melih cevdet'e kadar ilkokul çocuğu yazsa kimsenin okumayacağı "şiir"lerin yazarlarının bugün bütün türkiye'de meşhur olmuş olmaları amaçlarına ulaştıklarını gösterir.
türk şiiri ahmet haşimle, tevfik fikretle, faruk nafizle, necip fazılla, cahit sıtkıyla var olmuştur.iki satır şiir okumamış ergen bebelerin can yüceliyle, turgut uyarıyla cahit zarifoğlusuyla, nazım hikmetiyle değil.
Küçükken belliymiş benim adamlığım,
fişleri toplar, eve getirirmişim.
okumayı sökünce de kesip kesip,
İlk yeminimi seni sevmeye etmişim..
Küçükken belliymiş benim adamlığım..
geceleri seni düşünmekten ezberleyemediğim duaları,
sabah beni okula götüren babamın eline uzanmış yolda ezberlerdim.
öğlen de yarım gün oruç tutar akranlarımın çorbasını