Yola çıkmak, haklı çıkmaktır" diyordu şair,
ben de diyorum;
Yola çıktıysan, yoluna girmeye başlamış demektir bir şeyler. Yolunu bulmuş demektir kalbin "Yola ne hacet?" der kimi, zaten doğduğundan beri bir yolda değilmiş, yolcu değilmiş gibi, hayatin bir yol hikayesi olduğunu bilmiyormuş gibi; Kalbin aramaya ve bulmaya meyyal olduğunu unutmuş gibi.
Oysa bir yol lazımdı insana, bir de yara.
"...sırat için, insan olmak için bir yara."
Yoldaydım hep yoldayım da lâkin yeniden başlıyorum sanki her defasında.
Yeni yürümeye başlamış bir çocuğun heyecanıyla. Yürümeyi bulan kaşifin hayretiyle.
Sahi ilk kim buldu bu yürümeyi?
Yolu, yolcu olmayı.
Kim söyledi ilk gitmenin türküsünü, gitmenin ağrısını, kal- manın sancısını, ilk kim yaşadı sahi bunları?
Yoldayken durup kalbiyle halleşmeli insan, zira kalbinden başka daim yol arkadaşı yoktur insana.
Yolda bazı zamanlar kelimeleri yitirdiğim, yürümeye gücüm
kalmadığı vakit dönüyorum kalbime; Bir teselli ver dercesine bakıyorum ona usulca.
Bana huzurlu bir şeyler söyle kalbim diyorum.
Ne bekliyor beni yolun sonunda?
Yolumda ne var?
Beni solumdan eden acılardan kurtaracak bir şeyler söyle
kalbim, de ki;
Yolun sonu vuslat, yürürsen bulacak seni çektiğin sıkıntıla- rın rahmeti, beni yanına alırsan her netice güzel.
Sonuçta, çok şükür biliyorum ki;
Allah var ve Kerim.