Yola çıkmak, haklı çıkmaktır" diyordu şair, ben de diyorum; Yola çıktıysan, yoluna girmeye başlamış demektir bir şeyler. Yolunu bulmuş demektir kalbin "Yola ne hacet?" der kimi, zaten doğduğundan beri bir yolda değilmiş, yolcu değilmiş gibi, hayatin bir yol hikayesi olduğunu bilmiyormuş gibi; Kalbin aramaya ve bulmaya meyyal olduğunu unutmuş gibi. Oysa bir yol lazımdı insana, bir de yara. "...sırat için, insan olmak için bir yara." Yoldaydım hep yoldayım da lâkin yeniden başlıyorum sanki her defasında. Yeni yürümeye başlamış bir çocuğun heyecanıyla. Yürümeyi bulan kaşifin hayretiyle. Sahi ilk kim buldu bu yürümeyi? Yolu, yolcu olmayı. Kim söyledi ilk gitmenin türküsünü, gitmenin ağrısını, kal- manın sancısını, ilk kim yaşadı sahi bunları? Yoldayken durup kalbiyle halleşmeli insan, zira kalbinden başka daim yol arkadaşı yoktur insana. Yolda bazı zamanlar kelimeleri yitirdiğim, yürümeye gücüm kalmadığı vakit dönüyorum kalbime; Bir teselli ver dercesine bakıyorum ona usulca. Bana huzurlu bir şeyler söyle kalbim diyorum. Ne bekliyor beni yolun sonunda? Yolumda ne var? Beni solumdan eden acılardan kurtaracak bir şeyler söyle kalbim, de ki; Yolun sonu vuslat, yürürsen bulacak seni çektiğin sıkıntıla- rın rahmeti, beni yanına alırsan her netice güzel. Sonuçta, çok şükür biliyorum ki; Allah var ve Kerim.
. . . DÎVÂN-I AŞK ******* 1
Reklam
"Âla, " dedi sessizce bıraktığı nefesiyle. "Biraz daha kalamaz mısın?" "Bana öyle seslenme," o isimi ondan duymak canımı yakıyordu. Gözlerime hala cevabımı bekliyor gibi bakıyordu. Bende sözlerimi devam ettirdim. "Artık kalamam." Gözleri sus der gibiydi, sus ve kal. Kalmak istiyorum. O kadar çok istiyorum ki, senden gideceğim için canımı asla bağışlamayacağım. Kendimi asla affetmeyeceğim. Ama yapamazdım. Kendim için değil onun için bunu yapamazdım. Ben affetmeyeceğim ama sen affet beni sevgilim. "Eğer bunu aylar önce söylemiş olsaydın asla seni bırakmazdım biliyorsun değil mi? Seni asla bırakamazdım." Sözlerin bu denli acı verdiğini bilmiyordum. Tutuğum nefesi geri veremeden sözlere koyulmuştu. "Şimdi bırakman doğru mu? Öylece gidebilir misin?" Sessiz kalışım onu hiddetlendirmişti. "Benden öylece gidebilir misin? " 𝑺𝒆𝒏𝒅𝒆𝒏 𝒈𝒊𝒅𝒆𝒎𝒆𝒎 𝒔𝒆𝒗𝒈𝒊𝒍𝒊𝒎, 𝑩𝒆𝒏 𝒅𝒂𝒉𝒂 𝒔𝒂𝒏𝒂 𝒗𝒂𝒓𝒂𝒎𝒂𝒎ı𝒔̧𝒌𝒆𝒏 𝒔𝒆𝒏𝒅𝒆𝒏 𝒈𝒊𝒅𝒆𝒎𝒆𝒎.
Benzimden soluk kelimelerim Hükmünde eriyeceği cümleleri ararken Anlık yaşamın mağlup bedenleri Hortumlarıyla yıktıkları yaşamın Son bulmasını arzuluyordu Bir son mühim değildi İyi bir son arzu edilendi
Uzun ama btmez değil.
MINIK BIR YÜREK Akşamın ayazından korunmak için yer yer patlamış komşunun verdiği eski ceketine iyice sarındı. Karanlık çökmeden en az on mendil daha satamazsa eve kuru ekmekle dönmek zorunda kalacaktı. Biraz daha köşeye büzülüp iş çıkışı kalabalığının ayaklarından sıçrayıp üstünü ıslatan sulu kardan korunmaya çalıştı. Sakindi. Onun için sıradan
Dünyada en nefret ettiğim binalar.. Huzurevleri(?)
( beş senedir huzur evinde yaşayan yaşlı bir annemizin kaleminden) Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der,
Reklam
522 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.