A.Cahit Zarifoğlu'nun kaleminin gizemi beni hep çekmiştir, kalbime dokunuyor o hafî mana...
Buz dağının şairi.
Yıllar önce Korku ve Yakarış adlı kitabını öyle mukaddes bir mekânda okumuştum ki mekanın sahibinin şanından, o dizeler gönlümde ayrı açılım yapıyordu. Beni yazmaya çeken, yazarken de yer yer düşük bıraktığım cümlelerle etkisinden çıkamadığım şair.
Korku ve Yakarış kitabında okuduğum şiirlerden de "yaşamak" günlüğünde vardı ve hangi olayların üzerine yazıldığını gördüm; sayfa aralarından vefa ile bir dost gülümsemesi gibi sıcacık oldu gönlüm.
Ve bu kitabını nasıl okumamışım dedim kendime :)
N. Fazıl Kısakürek, Fethi Gemuhluoğlu, Sezai Karakoç, Rasim Özdenören... birkaç yerde isimleri geçtikçe içim kıpır kıpır olmadı değil.
Göründüğü gibi olmanın ve olduğu gibi görünmenin "yaşamak" mefhumunda nadide kandili olan dava erlerinin birlikteliklerini okumaktan da ayrıca keyif aldım.
Günlük; mahrem, kendini pek de gizleyemediğin içten, samimi bir yazı türüdür. C. Zarifoğlu'nun kendine has üslubundan mütevelli bazı kısımlar yine kapalı anlamlı gibi dursa da yazarın yaşadığı çağa kendi penceresinden bakışını, düşünce dünyasını daha iyi kavrayabildiğimiz bir eseri.
.
.
Feyizli okumalar olsun.
Dolayısıyla, kararlarım neyin doğru neyin yanlış olduğuna dayanmalıydı: insanların söylediklerine, yaptıklarına değil.Gelişmeye göre değil kendi kalbime göre karar vermeliydim.