Ürettiğimiz tüm mallar, sürümleri kolay olsun ama çok dayanmasın diye, bile bile üstünkörü yapılıyor. Ürünlerinin nitelikleri dolayısıyla insanlığın ilk dönemlerine nasıl taş çağı, tunç çağı deniyorsa, bizim çağımıza da kalpazanlar çağı denecektir. Bilgisizler, bizim sofu sanayicilerimizi dalaverecilikle suçluyorlar. Oysa, gerçekte onları harekete geçiren düşünce, elleri kolları bağlı yaşamaya katlanamayan isçilere iş sağlamaktır. Tek dürtüleri insanca bir duygu olan, ama sahteciliği uygulayan fabrikacılara büyük kazançlar sağlayan bu davranışlar, malların niteliği bakımından çok kötü ve insan gücü savurganlığının tükenmez bir kaynağıysalar da, kentsoyluların insansever becerilerini ve isçilerin o korkunç sapıklığını kanıtlar. O isçiler ki, çalışma sapıklıklarını doyurmak için, sanayicileri vicdanlarının sesini bastırmaya ve ticari dürüstlük yasalarını çiğnemeye zorlamaktadırlar.
"İnsanlığın ilk çağlarının dönemin üretim maddesinden hareketle "Taş Devri", "Bronz Çağı" olarak adlandırılması gibi bizim çağımıza da "Kalpazanlar Çağı" denilecektir."
"Tam göründüğü değerde olmak; değerinden fazla göstermeye çalışmamak...Aldatmak ister insan, görünüşle öylesine uğraşır ki en sonunda kim olduğunu bilmez olur..."
"Düşünceler... ne yalan söylemeli, düşünceler insanlardan daha çok ilgilendirir beni; her şeyden çok ilgilendirir. Yaşarlar, savaşırlar, can verirler; tıpkı insanlar gibi. "