ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN
31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O
Yazar Gay L. Gullickson Komün'ün Asi Kadınları isimli kitabında, Fransız tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olan Komün sırasında yaşananları ve Komün'ün toplum üzerimdeki etkilerini sürükleyici bir dille ele alıyor.
Devrimden bu yana çok sayıda yazar ve sanatçı tarafından toplumsal cinsiyet temelli çalışmalar üretiliyor. Paris Komünü sırasında (18 Mart-28 Mayıs 1871 önemli roller üstlenenlerin arasında kadınlar da bulunuyor. Kitapta dönemin medyası aracılığıyla yaşanan sınıf savaşı ve Paris'in özerkliği sırasında kadınlar için, "Zorba" ve "Devrime yön veren en belirleyici grup algısı yaratıldığı ifade ediliyor. Medya kadınlari âdeta bir canavar gibi resmediyor. Gullickson, benzeri meseleler üzerinden Komün döneminde rollerin daha net anlaşılmasına yardımcı oluyor.
"Neden Fransız tarihi okumalarım arasına bu kitabı eklemeliyim?" diye soranlara kısaca cevap vermek istiyorum.
-Yazar, hem Komün hem muhafazakârların görüşlere yer vererek dönemi daha net anlamamıza yardımcı oluyor.
-Üç ay süren ve kanlı bir şekilde bastırılan bu dönemin önemli kadın figürleri üzerine - görseller ile zenginleştirilerek- faydalı analizler ve betimlemeler sunuyor.
-Dönemin Fransa'sında kadının yerini anlamlandırabilmemizi sağlıyor.
En mukaddes iki “Var”a böyle söversen,
Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
İleriye bakamazsın, gözün kamaşır.
İstikbali kucağında bu mazi taşır…
Arkasında olmasaydı şanlı bir mazi
Bu milletten çıkar mıydı bir büyük “GAZİ”?
"Four days after the bloody occupation of Smyrna, Kemal reached the port of Samsun."
"İzmir'in kanlı işgalinden dört gün sonra Kemal, Samsun limanına ulaştı."
Duydum ki, yelkenleri edip de fora
Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.
Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
Hem karadan, hem denizden ordular indir!
Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına
Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
Yine olur Anadolu size bir mezar.
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete(toplum), yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin kısa bir ifadesi…”
Başkomutan
Mustafa Kemal Atatürk 🇹🇷
Türkiye’nin Geleceği, Mustafa Kemal Atatürk’ün 2 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de yaptığı, 6 saat süren halk konuşmasının sadeleştirilmiş halidir. Atatürk burada konuşma değil, söyleşi yapıyor. Adeta halkın nabzını yokluyor, tek tek sorularını dinliyor ve büyük bir hevesle o soruları cevaplıyor. Okurken duygudan duyguya geçtim ve sanki o gün orada canlı kanlı dinliyor gibiydim.
Söyleşide soruları almadan önce Atatürk şöyle söylemektedir: “Benden ne öğrenmek istiyorsanız, ne sormak istiyorsanız çok istirham ederim, tam cesaret ve özgürlükle sorunuz. Ben de kudretim olduğu kadar sizi doyurmaya çalışacağım.” Daha bu cümlesini okurken duygulanmaya başladım. Günümüzde ne kadar da ihtiyaç duyduğumuz bir cümle öyle değil mi ?
İzmir’in kurtuluşundan 5 ay sonra, Cumhuriyet’in ilanından 9 ay önce yapılan bu konuşma, zannımca halka ilaç gibi gelmiştir. O dönemdeki insanların haklı endişelerinden doğan soruları; Atatürk’ün kendinden emin, kararlı ve tutarlı cevapları kuşkusuz böyle hissettirmektedir. Ayrıca cevaplarındaki engin tarih bilgisini ve çok okumuşluğun verdiği duruşu da hissediyorsunuz. Atatürk’ü anlamak için okunması gereken harika bir çalışma olmuş. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
Böylesine önemli bir günde özellikle paylaşmak istedim. 19 Mayıs’ın önemi yadsınamaz.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımızı kutlarım.
1968 Mayıs'ında iktidara karşı ayaklanan gençler ve işçiler büyük bir eylem başlatırlar. Paris sokakları yangın yerine döner. Bu ayaklanma sırasında arka arkaya cinayetler işlenir. Öyle normal cinayetler de değil. Bir tür ritüel şeklinde bol kanlı cinayetlerdir bunlar. Öldürülenler ise eylemlerde boy gösteren Herve ve Nicole'un arkadaşlarıdır. Herve ,polis olan ağabeyi Mersch ve Nicole bu cinayetleri araştırmaya başlarlar. Ancak bu hiç de düşündükleri gibi olmaz. Ucu taa Hindistana , Romaya varan bir gizemin de peşine düşerler.
Polisiye gerilim seven biri olarak yazardan okuduğum ilk kitap. Nedense bir türlü yazardan bir kitap okuyamamıştim. Bunda en büyük etken de yazarın çok kitabı olması ve benim hangisinden baslayacagima karar verememiş olmam. Bir yerden başlayayım dedim ve son kitabı ile başladım. Ama siz benim yaptığımı yapmayın
Cinayetler, katilin peşinde koşturma kısmı güzeldi. Özellikle son sayfalar heyecanlıydı. Ancak kitabın baslari fazla uzun ve yorucu geldi bana. Çok fazla detay ve betimleme vardı. Dönemin tarihi ve siyasi olaylarına çok fazla yer verilmiş. Tabi insanın aklı cinayetler de olmasa bunları okumak da keyifli olabilirdi ama ben bir an önce macera başlasın istediğim için biraz yorucu geldi. Ancak yazarın öyle bir anlatımı var ki okutuyor kendini. Benim için yine de keyifli ve farklı bir okuma oldu.
Kızıl KarmaJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 2024310 okunma