Cumhuriyet'in Atatürk tarafından belirlenmiş kuruluş felsefesi en basit tanımıyla ''akıl'' ve ''bilim'' eşliğinde çağdaşlaşmaktır. Çağdaşlaşmak için ''din'' ile ''siyasetin'' birbirinden ayrılması ve dünyevi hayatın dini kanun ve kurallar yerine dünyevi kanun ve kurallarla düzenlenmesi, yani ''laiklik'' çok önemlidir.
Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk, ''Ölülerden yardım istemek, uygar bir toplum için ayıptır. Var olan tarikatların amacı kendilerine bağlı olan kimseleri dünyevi ve manevi yaşamda mutluluğa eriştirmekten başka ne olabilir? Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın alevi karşısında filan veya falan şeyhin yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır,'' diyen Atatürk, bilindiği gibi tekke ve tarikatları kapatmış, şeyhe, şıha biat kültürüne son vererek kula kulluk etme dönemini sona erdirmiştir. Şu sözler de Atatürk'e aittir: ''Tekkeler kesinlikle kapanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her kolda doğru yolu gösterecek güce sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz. Biz uygarlıktan, bilim ve teknikten kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz; başka bir şey tanımayız. Doğru yoldan sapmışların amacı, halkı kendinden geçmiş ve abdal yapmaktır. Halbuki halkımız, abdal ve kendinden geçmiş olmamaya karar vermiştir. Bunlar basit bir iş görünür; fakat önemi vardır. Biz dünya ailesi içinde uygarız. Her görüş noktasından uygarlığın gereklerini uygulayacağız.''