Biri beni düşüncelerimin ya da davranışlarımın yanlış olduğuna ikna edebilir ya da bana bunu gösterebilirse seve seve değişirim. Çünkü ben gerçeği arıyorum ve gerçek kimseye zarar vermez. Sadece hatasını ve cahilliğini sürdüren biri zarar görebilir.
Her şeyi doğru ilkelere göre yapmayı başaramadığında bu seni bezdirmesin, cesaretini kırmasın, tatminsizlik duymana yol açmasın. Başarısız olduysan tekrar dene ve yaptıklarının büyük bölümü insan doğasına uygunsa bu sana yetsin. Geri dönüp yapmaya çalıştıklarından keyif al.
Evrenin bir parçası olarak ortaya çıktın. Kaynağına geri dönerek yok olacaksın. Daha doğrusu, bir dönüşüm geçirip kendisinden geldiğin o üretken zekâya geri döneceksin.
İnsanlar inzivaya çekilebilecekleri bir köşe; kırlarda, deniz kenarlarında ve dağlarda bir ev ararlar. Sen de böyle şeylere düşkünsün. Ama bu isteğin kaynağında yalnızca cehalet var. Çünkü insan istediği zaman kendi içine çekilebilir.
Buradan, kendi algılarımızın bize zarar verebileceğini öğrendim. Algılarını değiştirirsen zarardan kurtulursun. Dışardaki hiçbir unsur sana zarar veremez çünkü sana yalnızca kendi bozuk ahlakın zarar verebilir. Bir düşmana verilebilecek yegâne karşılık, onun gibi olmamaktır.
Böylelikle çok acayip ve karmaşık bir varlık çıkıyor ortaya. Hayal edildiğinde son derece önemli; gerçekteyse büsbütün önemsiz. Şiir kitaplarında baştan sona yer alır. Tarih kitaplarındaysa neredeyse hiç bulunmaz. Kurguda kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmederken gerçekte ailesinin parmağına zorla bir yüzük geçirdiği herhangi bir delikanlının kölesidir. Edebiyatta en yaratıcı sözler, en derin fikirler kadınların dudaklarından dökülürken gerçek hayatta güçlükle okur, zar zor heceler ve kocasının malı durumundadır.
Kurgu örümcek ağı gibidir. Belki bağları çok zayıftır ancak yine de dört köşesinden bağlıdır hayata. Bu bağlar çoğu zaman fark edilmez. Shakespeare'in oyunları, örnek vermek gerekirse, havada asılıymış gibi görünür. Ancak ağ çekiştirildiğinde kenarları bir yerlere tutturulmuş şekilde ortasından yırtılmış olduğunu görürsünüz. Bunların manevi varlıklar tarafından havada örülmemiş olduğunu; aksine, acı çeken insanlarca yapıldığını; sağlık, para ve içinde yaşadığımız evler gibi fena halde somut şeylere bağlı olduğunu fark edersiniz.