Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

arez

arez
@kara_balik
DÎNÊ ÇOLÊ Doğanın ruhunu, mantığını, dilini anlamaya yeni başlıyoruz. Bitkilerin 'iç dünyası'yla aramızda yetmiş yedi mühür var henüz. YA CANLI BİTKİLER, YA DA ÖLÜ GEZEGENLER
Yapı ustası Solnes
her türlü çağrılmanın olağan şekli
ankara
taşın rahmi
261 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
bu topraklarda tanrı ve tanrıça hayalleri kurulurdu bir zamanlar şimdiyse hiç hayal yaratmıyor bir kuru çöl ve çorak ülke bir ruhsuzluk yağıyor bir ruhsuzluk ki, ilham veremiyor, şiir yaratamıyor, aşkı geliştiremiyor. yitik bir ülke… ali fırat
Reklam
Hiç olgunlaşamadım. Yüzüm ve vücudum yaşlandı. Anılar ve tecrübeler edindim ama içimde, henüz doğmamıştım bile.” | Autumn Sonata, Ingmar Bergman (1978)
satantango, Bella tar
İnsan yoldu belki de , yolcu hep başkası."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ölü rahim
bir çocuk büyütüyorum içimde rahmim avuçlarımın bilinci, bir çocuk silüeti kayıp uryan tazi duvarda asılı adamlığı beyaz gömlek mavi kravat. bir çocuk büyütüyorum içimde ayakkabıları eşikte yırtık tozlu gün yirmidört saat bom boş bekler öylece ölü..
arez
arez
Camiye, kiliseye, sonra da sinagoga giden Bektaşiye sordu Kindar: "Hayrola, Allah'ı mı arıyorsun?" "Hayır" dedi Bektaşi: "İnsanı arıyorum!"
Reklam
Ayet
fesleğen kokuyor gece ah ne güzel avuçların şimdi gözlerin hangi efsuni ayete bağdaş kurmuş ahh gözlerin ne güzel şimdi
‏ev bû çend helbest ‏ez bi ta û derzî dikim ‏ji kederên kavil ‏ji sibehên tevizî ‏ji janên dengbêjî ‏de were lê ‏birîn kûra min
sidharya
ben hep pencere dibinde dinledim çocuk seslerini yağmur gibi çiseledi pencereme fesleğenlerden kalma eylül'erim var belleğimde. acı kan revan içinde aşk bu yüzden şarapsız kalmamalı hiç bir sevişme piçleşir sonra tanrılar varmaz hiç bir eylüle SİDHARYA
arez
arez
men o to
ikimizde üşüyordük bir yel esiyordu içimizden dışımıza ikimiz de susuyorduk gelincik tarlası bir ömürden geçiyorduk ap ak bir gecede elimizde efsuni yitirilmiş kutsal kelamlar mevlevi bir tutku sarsın bizi kül etsin diye
arez
arez
avcılıktan devlete
İktidar bulaşıcı bir hastalığa benzetilerek de daha iyi anlaşılabilir. Yani iktidar bulaşıcıdır. Başlangıçta ‘güçlü ve kurnaz adam’ın tek başına önce av hayvanları, sonra birikimli ana kadınlar üzerinden yürüttüğü bu toplumsal hastalık; önce hiyerarşik ataerkil düzende rahip (anlam sahibi kişi) + yönetici (tecrübesiyle toplumu idare eden) + askeri komutan (gücü tekelinde tutan) üçlüsünce kurumsallaştırıldı. Sınıf ve kent inşasıyla devletleştirildi. Fakat şunu hemen belirtelim ki, devlet iktidarının kurulmasıyla güçlü ve kurnaz adamların hiyerarşik ataerkil düzeninin ortadan kalktığı sanılmasın.
Reklam
avcılık kültürü
Avcılık kültürünün ilkesi, diğer canlılara karşı tuzak ve komplodur. Hayvanlar, hatta bitkiler âleminde bile kökleri olan bir kültürdür bu. Bu kökler aynı zamanda analitik zekânın da biyolojik kökleridir; insan toplumunda daha farklı olan bu avcılık kültürünün analitik zekânın gelişmesiyle birleşerek, sentezlenerek, toplumsal bünyede ve çevre ekolojisinde erkenden bir katman, hiyerarşi oluşturma yeteneğini veya gücünü kazanmasıdır. Felaket böyle başlamıştır. Cennet-cehennem ayrımı analitik zekânın toplumsal hiyerarşi kurma gücüyle el ele gider. Hiyerarşik toplumda bir avuç ‘güçlü erkek adam’ toplumun üstünde kurulup cennetsel yaşam tahayyülüne yol açarken, alttaki toplum için gittikçe derinleşen, nedeni ve çıkışı anlaşılamayan cehennemin yolu açılır
Ali İsmail
umudun inancın kaf dağı timsali hangi akbaba varabilir ki ruhunun kutsiyetine dağların var bir de sonsuz maviliklerle gökkubelerin çanlar ezanlar havra çığlıkları değil isyanın var olmanın güzelliği sarmış on dokuzunu
Bana delik deşik bir yürekle Pası küfü, çürümeyi söyle. Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını, Bana göçüğün kırık kemiklerini, Sancısını suyun, rüzgârın yırtık yerini Ve bunlardan payına düşeni söyle.
Metin Altıok
Metin Altıok
ah şu rakı içen kadınlar şiir gibi düşüyor hüzünleri geceye
pisişe ve doğa
Henüz Jung’un nevroz konusunda getirdiği açıklamanın daha ötesine geçebildiğimizi düşünmüyorum. Hatta onun dikkat çektiği tehlikeyi de henüz anlayabildiğimizi sanmıyorum. Eğer anlayabilmiş olsaydık psikolojik danışmanlık odalarında insanları sadece normalleştirmeye ve topluma adapte etmeye çalışmak yerine insanların psişenin yapısını öğrenmeleri için onları teşvik etmeye (eğitmeye) ve bireyleşmelerini desteklemeye çalışıyor olurduk. Bunu yapabilmek de psişe bilimcileri ve araştırmacıları olarak en başta bizlerin insan psişesini, haliyle de doğa bilimlerini, mit ve efsaneleri, insan bedeninin inceliklerini ve işleyişini, sadece insanlık tarihini değil, tarih boyunca doğanın gelişimini bütünlüklü şekilde öğrenmemizi gerektirir; sadece istatistik verilerle değil, psişenin sunduğu “biricik” sembolleri okuyabilmeyi ve en önemlisi de kendi bilinçdışımızla derinlikli şekilde yüzleşebilmiş olmayı gerektirir.
Didem Çivici
Didem Çivici
465 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.