bach’ın donuna tükürür, çükünü koparırdım
oyalarla, nazar boncuklarıyla süsler
kütüphaneme asardım, korusun diye beni şeytandan
belki doğmamış olurdun sen daha, büyümemiş.. belki..
hiç şefkat görmemiş, şeftali reçeli tatmamış uygarlıklar gibi
karagöz intiharlarıma hacivat taklidi yapardın, aldanırdım
hiç bayram harçlığı almamış bir tanrı silueti gibi
ağlardın, gizlenirdin belki de bir köşede kendi içine
oysa yoktu ki köşeleri o üçgenin
dudaklarınla dudaklarım, sözcüklerimiz arasındaki üçgenin
ağzına sıçayım ki sevdim ben
böyle en önce, eperken genç ölmeyi
ve hasretimi ve memleketimi
bereketi ulan bereketi
beklentilerimi, beklemeyi sevdim hep...