Bu kitabın neredeyse her satırını içim kan ağlayarak okudum. Ben artık Uluçay demeyeceğim ona, Ahmet Ağabey diyeceğim, çünkü o fazlasıyla bizden biri. Güncesinde zerrece doğallıktan sapma yok, zehir zemberek, safiyane duygularla kaleme alınmış. Bugün nice büyük isimler olarak andığımız kimselerin ipliğini pazara çıkarıyor Ahmet Abi.
İnsan, ondaki sinema tutkusunu, her şeye ve herkese rağmen bu tutkudan vazgeçmeyişini hayretler içerisinde kalarak okuyor. Hele hastalıkla boğuşmaları, büyük yoksunluk içerisinde sürülen bir ömür ve insanın bu kadar olumsuzluk içerisinde hayata sinema ile tutunma çabası. Ne diyordu Ahmet Abi: "sinema olmasaydı, film çekmeseydim delirirdim." Satırlarda bu hakikati okuyor, şahit oluyorsunuz.
Ahmet Abi zorluklar içerisinde "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" filmini çekti, ödüller aldı. Büyük hayalleri hâlâ devam ediyordu, çekecekti, ta ki hastalık onu büyük tutkusundan ayırana kadar. Tutkuyla çekmek istediği "Bozkırda Deniz Kabuğu" filmini çekemeden çok sevdiği Allah'ına kavuştu. Rahat uyu Ahmet Abi, bu memleketin çocukları her şeye rağmen karpuz kabuğundan gemiler yapmaya devam edecek.