Bir savaş günü, bir insanı 10 yıl yaşlandırabilir. Çünkü ateş altında insan, kendi hayatıyla oynar. 10 yıllık tabii ve arzusuz bir yaşayışın hiçbir anında insan, kendi hayatını, kozları başkalarının, yani düşmanın elinde olan böyle açık ve kesin bir oyuna vermiş değildir.
Fakat eğer o harp gününde teraziye konulan yalnız sizin kendi hayatınız değil de, yüzlerin, binlerin, on binlerin de hayatı ve sorumluluğu ise, işte o zaman Mustafa Kemal'in dediği gibi, "ölümden daha ağır olan" bu sorumluluk içinde yoğrulan karar adamının duydukları ve çektikleri onu bir günde insan üstü kılabilir.
Padişah zaten tükenmişti. Abdülhamit, arkasında bin bir suçun, bin bir ihmalin, bin bir zulmün sorumluluğunu taşıyordu. Niçin ve nasıl konuşacaktı. Hanedan çürümüştü. Hanedan mensupları cahildiler Okuryasar denilemeyecek kadar cahildiler. Saraylarının duvarları dışında olup bitenlerden haberleri yoktu. Düşünmeli ki, Padişah Abdülhamit ile Veliahdı Reşat Efendi, 19 yıl, evet 19 yıl birbirlerinin yüzlerini dahi görmemişlerdi. Bütün şehzadeler köşklerinde mahpustular. Dadılar, halayıklar, Arap harem ağaları elinde, kümes hayvanları kadar beyinsiz mahlüklar haline getirilmişlerdi. Gazete, kitap okuyamazlar, misafir kabul edemezlerdi.
Bu kitap, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun en ünlü eserlerinden biridir. Kitap, İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük başuşaklarından biri olan Stevens’ın hayatını, anılarını ve duygularını anlatıyor.
Stevens, mesleğine ve işverenine sadık bir şekilde hizmet etmek için kendini feda ederken, aşkı
# 1Q84
1Q84, adından rahatlıkla anlaşılacağı üzere 1984 kitabına gönderme yapan bir isme sahip. Her ne kadar adı George Orwell’in efsane eserine gönderme yapsa da maalesef kitabın genel konusu bununla tamamen alakasız. Aslında ilk başlarda 1984’den bahsetse de devamında bununla ilintili bir yan göremiyoruz. Ayrıca Japonca’da Q ve 9 aynı şekilde
Öğrenmek istediğimiz tek şey dramatik sorunun cevabıdır. Bu karakter gerçekte kim? Geçmişimize uzanan bu yolculuğun sonunda bizi bekleyen şaşırtıcı keşif, bütün hikayelerin aslında bir çeşit dedikodu olduğudur.
"Nihayet ergenlik çağına ulaştığımızda," diye yazıyor Psikolog Profesör Dan McAdams, "yaşantımızın geçmişimizi yeniden inşa edip geleceği hayal ederek oluşturduğumuz, -bir amacı, bütünlüğü ve anlamı olan,- büyük bir hikaye olduğunu anlarız."
İnsan dünyası, zihinler ve yüzler kadar anıların da işgali altındadır. "Görmek" dediğimiz şeyin sadece renkleri, hareketleri ve şekilleri algılamaktan ibaret olduğunu sanırız ama aslında her şeyi geçmişimizle görürüz
Dışarıda deneyimlediğimiz Dünya aslında gerçekliğin kafamızın içinde yeniden inşa edilmiş bir versiyonudur. Bu dünya, hikaye anlatıcısı beynin yaratımıdır.