Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Okumamaratonum

Erzincan'a kadar yollar, dağlar ıssızdır. Hele yeni biten dünya savaşı, buralarını boşaltmış, insansız bırakmıştır. Yollarda tek tük, berbat, sefil, yorgun-argın bazı göçmen kalıntılarına rastlanır. Bunlar Birinci Dünya Savaşının Ağrı'dan, Erzurum taraflarından söküp, İç Anadolu'ya, Çukurova'ya attığı muhacirlerin artakalan döküntüleridir. Hepsi de aç, çıplak, vasıtasız ve ümitsizdirler. Mustafa Kemal bunları dikkatle süzer. Her rastladığı kafile, onu derin derin düşündürür. Dağlarına, ovalarına daldığı bu uçsuz bucaksız diyarlarda bir avuç tükenmiş insan! Halbuki tasarladığı savaşı, işte bunlarla yapmak zorundadır. Bir defasında, bir su başında bunlardan biriyle konuşur: - Nerelisin ağa? +Eleşkirt tarafından. Çukurova'dan gelirik... -Hepiniz bu kadar mı? +Çohtuk paşa can, çohtuk. Gidende dağlar, dereler göçü almazdı. Bal, lor, davar istediğin kimi. Ama şimdi at da bu, külfet de bu. İster al, ister sat paşa can... Evet, ister al, ister sat! En doğru söz buydu.
Reklam
Bir savaş günü, bir insanı 10 yıl yaşlandırabilir. Çünkü ateş altında insan, kendi hayatıyla oynar. 10 yıllık tabii ve arzusuz bir yaşayışın hiçbir anında insan, kendi hayatını, kozları başkalarının, yani düşmanın elinde olan böyle açık ve kesin bir oyuna vermiş değildir. Fakat eğer o harp gününde teraziye konulan yalnız sizin kendi hayatınız değil de, yüzlerin, binlerin, on binlerin de hayatı ve sorumluluğu ise, işte o zaman Mustafa Kemal'in dediği gibi, "ölümden daha ağır olan" bu sorumluluk içinde yoğrulan karar adamının duydukları ve çektikleri onu bir günde insan üstü kılabilir.
Padişah zaten tükenmişti. Abdülhamit, arkasında bin bir suçun, bin bir ihmalin, bin bir zulmün sorumluluğunu taşıyordu. Niçin ve nasıl konuşacaktı. Hanedan çürümüştü. Hanedan mensupları cahildiler Okuryasar denilemeyecek kadar cahildiler. Saraylarının duvarları dışında olup bitenlerden haberleri yoktu. Düşünmeli ki, Padişah Abdülhamit ile Veliahdı Reşat Efendi, 19 yıl, evet 19 yıl birbirlerinin yüzlerini dahi görmemişlerdi. Bütün şehzadeler köşklerinde mahpustular. Dadılar, halayıklar, Arap harem ağaları elinde, kümes hayvanları kadar beyinsiz mahlüklar haline getirilmişlerdi. Gazete, kitap okuyamazlar, misafir kabul edemezlerdi.
Sayfa 143Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öğrenmek istediğimiz tek şey dramatik sorunun cevabıdır. Bu karakter gerçekte kim? Geçmişimize uzanan bu yolculuğun sonunda bizi bekleyen şaşırtıcı keşif, bütün hikayelerin aslında bir çeşit dedikodu olduğudur.
"Nihayet ergenlik çağına ulaştığımızda," diye yazıyor Psikolog Profesör Dan McAdams, "yaşantımızın geçmişimizi yeniden inşa edip geleceği hayal ederek oluşturduğumuz, -bir amacı, bütünlüğü ve anlamı olan,- büyük bir hikaye olduğunu anlarız."
Reklam
İnsan dünyası, zihinler ve yüzler kadar anıların da işgali altındadır. "Görmek" dediğimiz şeyin sadece renkleri, hareketleri ve şekilleri algılamaktan ibaret olduğunu sanırız ama aslında her şeyi geçmişimizle görürüz
Dışarıda deneyimlediğimiz Dünya aslında gerçekliğin kafamızın içinde yeniden inşa edilmiş bir versiyonudur. Bu dünya, hikaye anlatıcısı beynin yaratımıdır.
Uşikava, gerektiğinde uzun saatler uyanık kalabilirdi. Fakat nedense o gece uyku şeytanı, eski bir lahdin taş kapağını merhametsizce onun üzerine indirivermiş gibiydi.
Avukatın yüzünde savunmasız bir gülümseme belirdi. Doğru olanı yaptığından emin bir insan kadar aldatılması kolay biri olamaz, diye düşündü Uşikava bir kez daha
"Açıklamasan da olur" dedi Tengo. "Açıklanmadığı zaman anlamıyor olman, ne kadar açıklanırsa açıklansın anlamayacağın anlamına gelir."
Reklam
İnsan nihayetinde, genler açısından yalnızca taşıyıcıdır ve gelip geçicidir. Onlar bizi yarış atı gibi dörtnala sürerek üstümüzden geçer, kuşaktan kuşağa yollarına devam ederler. Üstelik genler, neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmezler. Biz mutlu da olsak, mutsuz da, onların umurunda değildir. Araç olmaktan öteye geçmeyiz ne de olsa. Onların tek derdi, neyin işlerine daha fazla yarayacağıdır."
"Onun düşüncesi, 'Şeylerin mutlaka iki yüzü vardır' şeklinde" dedi Tengo. "İyi yüzü ve pek fena olmayan diğer yüzü."
Kafka Tamura, herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa, kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. İşte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.
276 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.