Mevcut sistem kendine muhalif en ufak bir oluşuma müsaade etmez. Ya yasaklar, ya tutuklar, ya yok eder, ya da itibarsız hale getirir. Sisteme muhalif bir fikir bir eylem vb. lazım ise onu da kendi oluşturur.
Türk milletinin asli hüviyetini teşkil eden değerler İslâm'dan gelir. Bu açıdan milletin hali ve mukadderatı İslâm ile olan rabıtasına bağlıdır. Ondan uzaklaştıkça maneviyatını kaybederek zaafa düşer, ona yaklaştıkça birlik, dayanışma ve güç kazanır.
Reklam
"Cenab-ı Hak her şey için bir sınır ve miktar tayin etmiştir", o şeyi ona göre yürütür. O sınır ve miktardan ileri geçirmez. Bu hüküm öyle bir kanundur ki her şey hakkında geçerlidir.
Diyorum ki, aşağıdaki sıfatları haiz bir ahlâkı benimseyen insanları kimse teslim alamaz. Şudur: El emeği-göz nuru-alın terine dayanan, tabiata dost, aza kanaat eden, komşusu aç iken kendisi tok yatmayan, 72 millete bir göz ile bakan, bu sebeple “öteki” kavramını barındırmayan, dünya hayatını “gölgelikte bir lahza dinlenme” kabul eden, ebedî olan öte dünya inancını esas alan, yaradandan ötürü yaradılmış her şeyi seven, dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim diyebilen, insaf, merhamet, af, bereket, feraset, basiret, mürüvvet, hürmet, hizmet, sadakat, ehliyet, liyakat, fazilet, feragat, hürriyet, sabır, şükür, teşekkür, tefekkür, tevazu, cesaret, şecaat, hamaset, cömertlik, infak, ikram, izzet, iffet, letafet, nezaket, zerafet, ahde vefa, uhuvvet, sükunet, hamiyet, nihayet “adalet”te dayanan bir ahlâk. Bu ahlâka sahip olan insanlar elbette akl-ı selim, zevk-i selim, zihn-i selim sahibidirler. Parayı, bilimi, teknolojiyi, sanayii (onların esiri olmadan) nasıl kullanacaklarını bilirler.
Refah ve konfor günümüz insanının nefs-i emmare yolunda düştüğü sonsuz uçurumdur. (Kardeşim Mustafa Özel'in tabiri ile "Ne sermayenin gözü doyar, ne de halkın.")
Bir ömür kız çocuğu kalan bir kadın olabilirsin. Öldüğünde çocukluğundan kalma "Keşke"lerinle gömülebilirsin. Çocukken neye aç kaldıysan, hayatı kendine borçlandırırsın oradan. Hayat seni hep besleyip doyursun istersin. Hayattan istediklerini almakla öyle meşgul olursun ki, bunun peşinden öyle çok koşup öyle çok yorulursun ki," ben hayatı nasıl beslerim, ben hayata ne verebilirim?" demek aklının ucundan geçmez. Yarandan büyürsen öyle mi olursun oysa! O zaman aç kaldığını aş yapar, hem kendini hem diğer aç kalpleri beslersin. Hayatın sana neyi vermediğini hissedersen ilk tanıştığınız yıllarda, onu bolca kendine ve hayata verirsin. Yarattıkça hayatla dolarsın. Hayatın içinden aktığı, içindekini hayata akıtabilen kap olursun. Ölürken bolca "iyi ki" n olabilir böylece.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.