Arkadaşlar Merhaba. Ben önümüzdeki 2 -2.5 aylık bir süre de okumayı planladığım bir kitap listesi hazırlayıp sipariş verdim.Kitaplar bugünden itibaren elime ulaşmaya başlayacaktır sanırım.Zaten kitaplar elime geçtiğinde okuyacağım kitaplar olarak sizlerle paylaşacağım. Ama bu güne kadar yaptıklarımın aksine, ilk defa toplu olarak bu kitapları liste halinde sizlerle paylaşmak istedim. Bunun sebebi ise özellikle sizlerin değerli ön yorum ve katkılarınızı almak, Ayrıca bundan sonraki listelerim için yeni tavsiyelerinizi de değerlendirmek istememdir. Umarım bu hareketimle zamanınızı almamış olurum.Yapacağınız katkılar için şimdiden teşekkürler.
Listem: 1-Serenad- Zülfü Livaneli
2-Güller ve Yalanlar-Güler Bilkay Aygün
3-Gora-Rabindranath Tagore
4-Louıs Braılle- Margaret Davıdson
5-Tanrılar Susamışlardı- Anatole France
6-Aşk-Elif Şafak
7-Acı- Marguerite Duras
8-Cennetin kökleri- Romain Gary
9-Göğü Delen Adam- Erich Scheurmann
10-Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım-Herta Müller
11-Genç Werther'in Acıları-Johann Wolfgang Goethe
12-Yaşam ve Yazgı (3 Kitap Takım)- Vasili Grossman
13-Her Şey Geçip Gider- Vasili Grossman
14-Hacı Murat- Tolstoy
15-Tanrı'nın Tarihi
Sandığı gibi başkasıyla beraber olmak değil,ondan uzaklaşmak istemiştim. O, bütün nedenleri içeren bir yanıt istedi benden. Tek bir neden bile söyleyemedim.
'Bir Yolculuktur Hayat'
-
Romanya Almanlarının azınlığını oluşturan bir ailede dünyaya gelen Müller, İkinci Dünya Savaşı’nın kanlı günlerinde büyümüş; hem Nazi sempatizanlığına hem faşist devlet düzenine karşı çıkmış, ‘Çavuşesku’ diktatörlüğüne başkaldırmış.
Bir makine fabrikasında çevirmenlik yaparken Rumen gizli servisine ajanlık
2009 yılı Nobel Edebiyat ödülünün sahibi Herta Müller'den ilginç,güzel,sade ve sakin anlatımlı dramatik bir kitap.
Kitapta, esas olarak , 1,5 saat süren bir tramvay yolculuğu anlatılıyor. Ama sanki siz bu bir buçuk saatlik yolculuk sırasında koskoca bir ömrü yaşıyorsunuz. İşte yazarın ustalığı burada ortaya çıkıyor. O kadar güzel kurgulama var ki kitapta, Siz bazen tramvayın içinde oluyorsunuz,bazen şehrin sokaklarında,bazen geçmişte,dağlarda, kırlarda ,kısaca insanın yaşadığı ve yaşayabileceği her yere götürüyor yazar sizi. Kesinlikle sıkılmadan,neredeyse geçişleri bile farketmeden, konuya kendinizi kaptırıp gidiyorsunuz. Bu arada komünist ve baskı rejimi altında yaşayan insanların ruh halleri, birbirleriyle olan, ahlaki olmayanlar da dahil tüm ilişkileri, çektikleri sıkıntılar, uğradıkları psikolojik ve fiziki baskılar, kısaca böyle bir rejimdeki yaşam tarzının zorlukları bize ayrıntılı olarak dramatik bir şekilde
yansıtılıyor.
Ben kitabı beğenerek okudum. Okunmasını da tavsiye ediyorum.
“Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım” yazarın dilimize çevrilmiş diğer üç kitabıyla biçim ve konu bakımından büyük benzerlikler gösteriyor. Daha önce yazarın herhangi bir kitabını okuduysanız bu kitap da size pek yabancı gelmeyecektir. Sanki değişen tek şeyin kitap başlıkları olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kitaplarda sürekli tekrar eden
Özür dilerim, dedi.
Bunu daha evvel hiç duymamıştım. İçinde büyüyüp yanaklarını ısırmasına, çenesini buruşturmasına neden olduğunda bile. Özürleri her zaman yüzünün gerisinde kalır, kendini salmazdı.