"Neden? Neden ona seçim şansı veriyorsun ki?" diye lafa girdi Kilorn.
Bunun cevabı çok basitti ve içimi parçalıyordu. "Çünkü kimse bana bu şansı vermemişti."
Eğer bunların hiçbiri olmasaydı, eğer Kilorn'un ustası ölmeseydi, eğer Gisa'nın eli kırılmasaydı ve eğer hiçbir şey değişmemiş olsaydı. Eğer. "Eğer" dünyadaki en kötü kelimeydi.
"İlk Cuma Oyunları hakkında Kilorn'la gerçekten farklı görüşlerdeydik. Bana göre iki şampiyonun birbirinin canına okuması eğlenceli değildi ama Kilorn buna bayılıyordu. Bırak da birbirlerini mahvetsinler, diyordu. Onlar bizim insanlarımız değil.
Oyunlar'ın neyle ilgili olduğunu anlamıyordu. Bunlar Kızıllar, zorlu işlerinde biraz mola versinler diye yapılan anlamsız eğlenceler değildi. Bu hesaplı, soğuk bir mesajdı. Arenada sadece Gümüşler dövüşebilirdi çünkü sadece Gümüşler arenadan sağ çıkabilirdi. Bize güçlerini ve yeteneklerini göstermek için savaşıyorlardı. Siz bizim dengimiz değilsiniz. Biz sizden daha iyiyiz. Biz Tanrı'yız."
"Kilorn fazladan bir somun ekmeği ya da birkaç dakikalık fazla elektriği umursamıyordu. Tezahürat etmesinin nedeni bu değildi. Gerçekten de kan, özellikle Gümüş kanı; gümüşkan görmek istiyordu. Kan damlaları tüm arenaya saçılmalıydı. Kanın bizim olmadığımız, olamayacağımız ama olmak istediğimiz her şey anlamına gelmesi onun için önemli değildi. Sadece bunu görmeye, onların da incinebilir ve yenilebilir gerçek insanlar olduğunu düşünüp kendini kandırmaya ihtiyacı vardı. Ama ben işin aslını biliyordum. Onların kanları bir tehdit, bir uyarı ve bir vaatti.
Biz aynı değiliz ve asla da olmayacağız."
"Sen bana, benim sana baktığım gibi bakmadın hiç; tüm bunlar başlamadan çok önce, Sütunkent'teyken bile. Bir gün bunun değişeceğini düşünürdüm ama..." Omuzlarını silkti. "Senin içinde beni sevmek yok."
Eğer bunların hiçbiri olmasaydı, eğer Kilorn'un ustası ölmeseydi, eğer Gisa'nın eli kırılmasaydı ve eğer hiçbir şey değişmemiş olsaydı. Eğer. "Eğer" dünyadaki en kötü kelimeydi.