Çehov, dönemin Rusya’sına ayna görevi tutan bu eserinde kendi gibi doktor olan bir karakter yaratır ve hastasıyla olan felsefi münakaşalarıyla birçok sosyal ve varoluşsal olguyu okuyucuya sorgulatır.
Altıncı Koğuş muhakkak dinden, felsefeden, toplumdan ve insan hayatından vurduğu demlerle Rus edebiyatının mihenk taşı olmuştur ancak beni en çok
Görüyorsunuz, yüzümü çimlere gömüp aldığım tek nefes bile binlerce hayal ve düşünceyle ürpermeme neden oluyor. Çünkü içime çektiğim her nefes, evrenin soluğu. Şarkı söyleyip kahkahalar atmasını, başarıyı ve acıyı, mücadeleyi ve ölümü iyi bilirim.
Ağzımdan bilinçsizce çıkan ilk sözler, "Eve gitmek istiyorum" mırıltılarıymış. Evimin tam olarak neresi olduğunu ben de bilmiyorum ama böyle söyledikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başlamışım.
Toplum dediği tam olarak neydi? İnsanın çoğulu mu? Toplum denen şey tam olarak nerede bulunuyordu? Tüm hayatımı toplumdan korkarak,onu güçlü, ürkütücü ve korkutucu bir şey olarak hayal edip, yaşamıştım.
İnsanlara karşı her zaman korku dolu bir ürperme hissettiğim ve insan gibi konuşma, insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım. Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve bunun yerine kendimi masum bir neşe havası geliştirmeye adadım. Böyle yavaş yavaş eksantrik bir soytarıya dönüştüm.