Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nezaket, okunan kitap sayısı veya iki kelimeyi bir araya getirme değildir. Nezaket, ince düşünmektir. Nezaket, duyarlı olmaktır. Nezaket, empati kurabilmektir. Nezaket, bilgiyi doğru ifade edebilmektir. Okuduğu kitabı özümseyemeyende, çok eğreti durur.
Hayatınızı değiştirecek en büyük, en devrimci eylem, sürekli yaptığınız şeyleri neden yaptığınıza dair arada bir düşünmektir...
Reklam
Yenilenen(!) çağ dışı öğretim programları
evrim konusunun çıkarılma nedeni ise “müfredatın çok ağır ve yoğun olması” kendileri de öğretim programlarının ağır, yoğun, zor olduğunun farkında yani. :) madem sunduğunuz bu argümanın farkındasınız da neden diğer öğretim programları için de bu gerekçeyi kullanmadınız? ayrıca evrim teorisi karşıtı olarak eklediğiniz “yaradılış” hangi bilim kitabında yazıyor? ilahi kitapları refere ederek bilim kitaplarını tarik*t ve cema*tlere oluşturmanız aklı dışlamak, milli eğitimi vasıfsızlandırmaktır (dinciler yazar, meb kitap olarak basar). “evrim teorisi geçerli değil, teori olarak kaldı, kanıtlanmadı” vs gibi gerekçeler uydururak bilimbilmezliğinizi gösterdiniz. teoriler kanıtlanmak zorunda değillerdir. teoriler kanıtlanırsa kanuna dönüşür mutlak bilgi haline gelir şeklinde düşünmek hatalı ve yanlış düşünmektir. literatürde evrimi yanlışlamaya yönelik iki milyondan fazla yayın, makale mevcut. buna rağmen hâlâ yanlışlanamamışsa bu teori, doğruluğunu güçlendirir. evrim kendisine yapılan her itiraz karşısında daha çok güçleniyor aslında. bu sorun/konu üzerine çok yazılar yazıldı/yazılıyor ama bazıları bunu anlamak istemiyor. “ne yaptıklarını bilmiyorlar” değil! herkes her şeyi kasıtlı ve farkında olarak yapıyor.
Modern yaşamın üretmiş olduğu makineler nasıl ki insan yaşamını kolaylaştırıyorsa, doğadan ayrı bir tarihe- doğa tarihsizdir çünkü tarihi bilinci yoktur- sahip olan insan nasıl ki doğadaki renkliliği kaçırıyorsa, makinelerin zaman ve hız ile olan ilişkisi insanı, doğadaki renkli ve çeşitli olanaklardan o ölçüde ayırır. Modern yaşamın zamansal hız oranıyla olan ilişkisi, insanlar arasındaki yaşamsal yönelimin eylemsel pratiğini de belirler. Örneğin kitap okurken artık ona mesai harcamak nafile bir çaba olarak görülür. Çok kitap okumak, anlam çabasıyla paralel gitmez; çünkü amaç anlamak değil, fazla biriktirmektir. Bir diğer sorun insanların sürekli meta biriktirmesinin onu güvende hissetmesi ile bağlantılıdır. Ne kadar meta biriktirirseniz, uğraşınız ve zahmet etme çabanız o ölçüde azalır, diye bir düşünce hakim olur. Ne kadar çok kitap okursanız o kadar bilgili olursunuz, demek gibi bir şeydir bu. Halbuki okumak, haz uğraşının ve boşluk hissini doldurmanın yanında, anlamı ve hakikati yakalama çabasına denk gelir. Kitaplar yolu simgeler, yolun nerede başladığı veya bittiğinin önemi yoktur. Anlam çabasına denk düşen bir zamansal dizin, bir hız yarışı diye bir denklik söz konusu değildir. Okumak çaba gerektirdiği gibi, sabır ve yavaşlık gerektirir. Hızlı okuma teknikleri de bu nedenle nafile bir çabadan ibarettir. Amaç çok kitap okumak değil, okunan eserler üzerine düşünmektir. Hızlı koşan biri etrafını iyi seçemez, tıpkı uçağa binen birinin yeryüzünü net biçimde görememesi gibi.
Tasavvufta Kavram ve Ritüeller - Ehl-i Beyt Yolu
Tasavvufta Kavram ve Ritüeller - Ehl-i Beyt Yolu
Tasavvuf, kendinden çok başkalarını düşünmektir. Sufi'nin biri (Seri-es Sakati) başından geçen olayı şöyle değerlendirir; "Bir defa elhamd-ü lillah dediğim için otuz yıldır Allah'a tövbe ve istiğfar ediyorum " dediğinde, "Bunun için tövbe mi edilir?" diye sorarlar. "Bağdat caddesinde bir dükkanım vardı. Orada büyük bir yangın çıktı. Herkes mal derdinde üzüntüde idi. O sırada birisi bana... "Müjde! Senin dükkan kurtulmuş" deyince sevinçle boş bulunup "Elhamd-ü lillah" dedim. Az sonra da kendimden utandım. Öyle bir felaket gününde başkalarının zarar, ziyanını düşünmeden, kendimi düşünerek "Elham-ü lillah" dediğim için otuz yıldır tövbe ediyorum."
“Sonuç olarak, "özgür bir insan", "en az ölümü düşünür; onun bilgeliği ölüm üzerine değil, yaşam üzerine düşünmektir" diyerek coşkuyla bağlıyor Spinoza. Her şey halihazırda belirlenmiş durumda ve insanlar olaylara sadece katlanmak yerine onları kabul etmede özgür oldukları için, bu kısıtlı anlamda özgür 'dürler. Tıpkı ağa yakalanmış bir sinek gibi. Ha ha ha!”
Felsefi Masallar
Felsefi Masallar
Reklam
Önsöz ve Giriş
Martin Heidegger'de Metafizik Fark
Martin Heidegger'de Metafizik Fark
ÖNSÖZ Eğer Ortaçağ'da geçerli olan söz vahiyin, modern çağda geçerli olan söz öznenin ise, yirminci yüzyılın ikinci yansından itibaren geçerli olan söz ise FARKındır. Çağımızda felsefeden edebiyata, tasarımdan mimariye, sanata; sinemadan psikanalize her yerde konuşan
Akıl mı vahye uymalı yoksa vahiy mi akla uymalı?
⚠️Akıl bir işin sonunu düşünmektir . Kur'an bir harita , akıl bir pusula, iman ise önümüzü aydınlatan bir fener hükmündedir. Necmettin Erbakan ⚠️ Vahiy ışık akıl gözdür . İmam Gazali. Not : Işığı gözünüze tutarsanız gözünüz bozulur bir zaman sonra göremez olursunuz . Ama gözleriniz ışığı takip ederse önünüzü görürsünüz ve ışık tutulan yeri görürsünüz. Dolayısıyla vahiy akla tâbi olur sözü ışığı gözüne tutmak demektir.
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.