Büyük Çarpışmalar Çağı! Geç Dönem Ağır Bombardımanı! Hiç kimsenin bu büyük atlıkarıncanın tamamen düzeldiğini ve muntazam bir şekilde hareket ettiğini söylemesine izin vermeyin. Ya da arada bir de olsa çarpışan arabaların savruluşuna benzemediğini. Yerçekimi, o gizemli yer çekimi, sabit bir biçimde kendi kurallarına uyar, maddeyle etkileşime geçer ve bazen ortaya karmaşık bir hareket çıkar. Görünmez dalgalar o veya bu şekilde kayaları fırlatıp atar.
Ya insanlık tarihi de bu tür görünmez dalgalara sahipse? Çünkü en nihayetinde aynı güçler iş başında. Bizi şu anda olduğumuz şeve hangi çarpışmalar getirdi? Yeni bir rezonans yeni bir dalga oluşturup bizleri yepyeni bir yöne fırlatıp atar mı? Kendi “Geç Dönem Ağır Bombardımanımız”a mı giriyoruz?
Diğer insanlar hakkında yalnızca izlenim edinirdiniz, daha fazlasını değil. Hiçbir zaman düşüncelerini duymazdınız, sadece söylediklerini işitirdiniz; okyanustaki bir damla, sonsuz bir uçuruma bir temastı bu. Uzayın karanlığında süzülürken elinizi tutan bir el. Çok fazla bir şey değildi. Birbirlerini sahiden de çok iyi tanıyamazlardı. O nedenle o öyle, o böyle der ve bunu bir kişi olarak adlandırırlardı. Bir yargıya varabilmek için varsayımda bulunurlardı. Bu sadece bir tahmindi. Tahmininizde bir tür doğruluk payı olabilmesi için o kişiyle yıllarca konuşmanız gerekirdi. Ve o zaman bile emin olamazdınız.
Bir süre
sonra genç Jüpiter ile Satürn bire iki bir yörüngesel rezonansa kapıldı; Satürn’ün bir yılına karşılık Jüpiter iki yıllık bir dönüş gerçekleştiriyordu. Bu durum güneş sisteminde iki devin birbirleriyle ilişkide olduğu yerlere bağlı olarak değişen, çok güçlü bir birleşik yerçekimi dalgası oluşturdu. Bu yeni dalga, gücünün zirvesındeyken Satürn'ün hemen dışında büyümekte olan Neptün'ü yakaladı ve onu Güneş’ten uzağa fırlattı! Neptün ise uçup giderken yanından geçtiği Uranüs'ü kendisiyle beraber sürükledi. Bu iki küçük gaz devi ancak o noktadan sonra bugün bulundukları yörüngelere oturdular.
Diğer insanlar hakkında yalnızca izlenim edinirdiniz, daha fazlasını değil. Hiçbir zaman düşüncelerini duymazdınız, sadece söylediklerini işitirdiniz; okyanustaki bir damla, sonsuz bir uçuruma bir temastı bu. Uzayın karanlığında süzülürken elinizi tutan bir el. Çok fazla bir şey değildi. Birbirlerini sahiden de çok iyi tanıyamazlardı. O nedenle o öyle, o böyle der ve bunu bir kişi olarak adlandırırlardı. Bir yargıya varabilmek için varsayımda bulunurlardı. Bu sadece bir tahmindi. Tahmininizde bir tür doğruluk payı olabilmesi için o kişiyle yıllarca konuşmanız gerekirdi. Ve o zaman bile emin olamazdınız.
-Ne kadar uzun yaşarsan ölüm o kadar kötüleşiyor.
-Bunun doğru olduğunu sanmıyorum. Ölüm hep kötü bir şey olagelmiştir fakat onun acısını sadece hayatta kalanlar hissediyor, o yüzden.
Alışkanlıklar ilk tekrarlardan sonra oluşmaya başlar.O andan sonra alışkanlıklara yönelim gelir, çünkü tekrarlar aslında savunmalardır, zamana ve umutsuzluğa karşı alınan siperler...
İnsanlar hâlâ el altındaki en ucuz robotlar değillerdi ama diğer yandan pek çok iş için onlardan daha uygun bir robot yoktu. Üstelik kendi kendilerine üreyebiliyorlardı da. Ortaya çıktıklarından beri nesillerdir durmaksızın çalışıyorlardı; günde üç bin kalori, birkaç kolaylık, azıcık istirahat vakti ve korkacakları bolca şey verdiğiniz taktirde onları hemen hemen her türlü işe koşabilirdiniz. Onlara kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak birkaç ilaç verdiğiniz taktirde somutlaşmış ve saat gibi çalışan bir işçi sınıfı elde ederdiniz.
Sayfa 284 - İthaki Yayınları, M. İhsan TatariKitabı okudu
Minarel olarak öldüm ve bitki olarak doğdum ; bitki olarak öldüm ve hayvan olarak doğdum ; ne zaman ölüp de bir şey kaybettim ki ?
• Kimin sözü bu ?
• RUMİ .
Ah ruhumun neşesi... Atılıveriyor özgürce, bir yıldırım gibi!
Ne bu gezegen yeter bana ne de zamanın bir kesiti,
Ben olacağım binlerce gezegenin ve tüm zamanların sahibi.