Az önce kapağını kapadığım kitap organ bağışı ile ilgiliydi. Bu konuda yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayları anlatan birkaç kitap okudum. İçlerinde en iyisi bence “Ağustos Böcekleri Ağladığında” idi. Organ naklinin hayati öneminin yanında fedakarlık, özveri, aşk, özeleştiri, suçluluk duygusu, sorumluluk duygusu, aidiyetlik, yardımseverlik gibi insani yönleri ağır basan çok özel duygulara da yer vermiş yazar.
Anlatımının samimiyeti size kendinizi olayların ortasında hissettiriyor. Annie’nin kalbi ameliyat masasında durduğunda Cindy yerine göğsümü tutup nefes almakta zorlanırken buldum kendimi. Emma hayata gözlerini yumduğunda, Reese gibi kendimi suçladım. Her bir karakteri içimde hissettim. Charlie benim için kitaptaki en özel karakter...okuyunca hak vereceğinize inanıyorum. Son çeyreğin on küsür sayfası kalana dek sayfaları nasıl çevirdiğimi bilemedim. Ama oraya varınca duvarın önüne çöküp kaldığımı hissettim. Hayal kırıklığımı tahmin edemezsiniz. Ama çok şükür ki son bölüm “oh be!” dedirtti.
Anlatımın sürükleyiciliği, kurgunun düzeni, çeviri... Hepsi gayet başarılıydı. Konu ise kalp nakli olması sebebiyle can alıcıydı. İşleniş biçimi damaklarımda apayrı bir tat bıraktı. Seçilen kelimeler, kurulan cümleler, yapılan alıntılar vs anlatımı zenginleştirmekle kalmamış üsluba şiirsellik de katmıştı. Çok ama çok severek okudum. Konusu için bile okunmaya değer. Okuyun, okutturun. Kitapla kalın.