Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ahlâk İlkeleri Üzerine

David Hume

Ahlâk İlkeleri Üzerine Gönderileri

Ahlâk İlkeleri Üzerine kitaplarını, Ahlâk İlkeleri Üzerine sözleri ve alıntılarını, Ahlâk İlkeleri Üzerine yazarlarını, Ahlâk İlkeleri Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan yüzü, gülümsemeyi de ağlamayı da insan yüzünden öğrenir.
176 syf.
·
Puan vermedi
·
17 saatte okudu
akıl mı duygu mu?
İskoçya,Edinburgh’da doğan David Hume empirist görüşe dayanır.Deneyimlenenin kabulü ile ahlaki ilkelere dair güncelliğini yitirmeyen sorulara yanıt arar.Fayda durumuna ve koşullara göre erdemler değişebilir yahut önem dereceleri değişkenlik gösterir. Huma’a göre adalet tam olarak adaletsizliği doğuran nadir bulunan şeyler sebebiyle ortaya çıkmıştır. “Herhangi bir haksızlık olasılığı yokken mülkiyet neden tanınsın ki?” diyor.Ona göre toplumun faydası adaletin biricik kökenidir. Bu durumda ahlaki ilkeler çağdaş dünyada değişkenlik gösterebilir. Mülkiyetin oluşumu, güzellik ve zeka,duygu gibi kavramları felsefe bağlamında sorgulamıştır. Yer yer kitaptaki dipnotların ana sayfadan uzun oluşu beni biraz yordu.
Ahlâk İlkeleri Üzerine
Ahlâk İlkeleri ÜzerineDavid Hume · Fol Kitap · 202274 okunma
Reklam
Doğruluk tartışılabilir, fakat beğeni tartışılamaz.
İnsan yüzü, gülümsemeyi ve ağlamayı insan yüzünden öğrenir. —Horatius
İnsanlar kurallar olmadan yolda bile birbirlerini geçemezler.
Doğruluk tartışılabilir fakat beğeni tartışılamaz.
Reklam
Son zamanlarda incelenmeye değer olan ve ahlakın genel temeli ile ilgilenen bir tartışma başlamıştır. Ahlak ilkeleri, akıldan mı duygudan mı türemektedir? Ahlak ilkeleri hakkındaki bilgiyi bir kanıt ve tümevarım zinciriyle mi yoksa dolaysız bir hissediş ve daha ince içsel bir duygu yoluyla mı kazanırız. Doğruluğun ve yanlışlığın bütün sağlam yargıları gibi, her akıl sahibi zeki varlık için aynı mı olmalıdır yoksa güzellik ve çirkinlik algısı gibi tamamıyla insan türünün tikel doğa ve yapısının üzerine mi temellendrilmelidir?
Her gün beterine uyandığımızı bilse ne derdi acaba canım David Hume:))
"Sırlara burnunu sokmak, başkalarının mektuplarını açmak ve hatta okumak onların kelimeleri ve görünüşleri ve eylemleri hakkında casusluk oynamak; başka hangi alışkanlıklar toplumda daha uygunsuzdur ki, hangi alışkanlıklar neticesi itibariyle daha çok suçlanabilir?"
Bana " Akbelen Gitti! " diye bağırıyor bu alıntı.
Bir insanın mülkü nedir? Kullanmak için sadece ona meşru olan her şeydir. Bu nesneleri ayırt edebileceğimiz hangi kurala sahibiz? Burada statüleri alışkanlıklara, örneklere, benzeşimlere ve yüzlerce başka şarta başvurmalıyız ki bunların bazıları değişmez ve kalıplaşmıştır. Bazıları ise çeşitli ve keyfîdir. Halbuki söylenene göre hepsinin sonlandığı nihaî nokta, insan toplumunun çıkarı ve mutluluğudur. Bunun anlayışımıza girmediği yerde hiçbir şey adaletin ve mülkiyetin bütün veya birçok yasasından daha tuhaf anormal ve hatta batıl görünemez.
Sayfa 44 - İnsan toplumunun çıkarı ve mutluluğunda nihayet bulmuyor akp nin hiçbir kararıKitabı okudu
Tutucu kişiler hâkimiyetin Kayra (Hristiyanlıkta, Tanrı'nın insanı sevgi dolu düşünüşü için kullanılan kavram.) üzerine temellendirildiğini ve yeryüzünü yalnızca azizlerin miras aldığını varsayabilir fakat uygar yargı çok haklı olarak bu yüksek teorisyenleri sıradan hırsızlarla aynı tabana yerleştirmektedir ve bir yasanın otorite toplumu toplum için en avantajlısı olarak görünebileceğini ve yine de uygulamada tamamen zararlı ve yıkıcı olabileceği kaidesini en sert disiplin yoluyla onlara öğretmektedir.
Reklam
Bize mi anlatıyorsun be Hume...
"Aynı zamanda şu da kabul edilmelidir ki bu eşitlikten uzaklaştığımız her zaman, fakiri soymak zengine kazandırmaktan daha fazla doyum verir ve bir bireyin içindeki saçma bir kibrin hafif tatmini birçok aileye ve hatta şehirlere çoğunlukla ekmekten fazlasına mâl olur."
Hukuksuz niyetlerimizi dizginleyen tek denetim, merhametimiz ve şefkatimizdir ve doğada bu kadar sağlam olarak kurulmuş bir gücün kullanılmasından hiçbir rahatsızlık çıkmadığından dolayı, adaletin ve mülkiyetin kısıtlamaları, tamamen faydasız kılınarak böyle eşitliksiz bir birliktelikte asla yer bulmayacaktır. Hayvanlar açısından insanların durumu açıkça budur ve onların nereye kadar akıl sahibi olduklarının söylenebileceğini, karar vermeleri için başkalarına bırakıyorum. Uygar Avrupalıların barbar kızılderililer üzerindeki büyük üstünlüğü, bizi hayvanlarla ilişkimizdeki gibi davranmaya yöneltmiştir ve muamelelerimizde adaletin ve hatta insaniyetin bütün kısıtlamalarını bir kenara bırakmamızı sağlamıştır.
Çook! Tanıdık geldi ..
"Sıklıkla belirtilmiştir ki hırsızlar ve korsanlar, eğer kendi aralarında bir dizi dağıtıcı adalet kurmamış olsalardı ve insan türünün geri kalanına karşı ihlal etmiş oldukları o hakkaniyet yasalarını anımsamamış olsalardı, zararlı ittifaklarını sürdüremezlerdi. "
Sayfa 55 - FOL KİTAPKitabı okudu
Adalet Hakkında/ bölümünden...
"Savaş kuralı dâhil hiçbir kural gözetmeyen medeni bir ulus barbarlarla çarpışırsa, artık hizmet edecekleri hiçbir amaç olmadığından, kurallara yönelik itaatkârlığını askıya almak zorundadır ve her eyleme veya saldırıya, mümkünse ilk saldıranlar kadar kanlı ve öldürücü karşılık vermelidir. "
Sayfa 34 - FOL KİTAPKitabı okudu
Çocukları, onların yaralarına kullanıldığı zaman dışında, onun otoritesini asla hissetmezler.
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.