Spoiler!!!
Yine yeniden bir Mustafa Kutlu hikâyesi, Anadolu Yakası… Muzo Gönül’ün hayat hikâyesi, köyü, çocukluğu, yatılı yılları. Helali, aynı yastığa baş koyduğu Alper’iyle Gülper’inin anası Sırma’nın hikâyesi.
Şerefsiz Şeref bacanağı bu Muzo’nun. Sapık, kanalda çalışanlara asılıyor. Bizim muhabir Erol olayı soruşturmaya gidiyor ve işin aslını öğreniyor sonra da kanalın sahibiyle bir dizi söyleşi gerçekleştiriyorlar. Kitabın adının altında yazan nehir söyleşi de oradan geliyor. Muzo’nun geçmişi, sinema ve televizyon kariyeri, araya serpiştirilen sanat, felsefe, televizyon, Özal dönemi derken hikâye akıp gidiyor. Yeri geliyor vay be diyorsun köyden çıkıp da bunları gerçekleştiren adama, yeri geliyor Yuva Hanıma arkadan sen de eşlik ediyorsun “yürü anca gidersin”. Gönül’e kızıp sonra yumuşayan Muzo’nun alçak gönüllüğünü takdir ediyorsun.
Bize bizi anlatan, taşrayı sevdiren bana da köyümü hatırlatan çocukluk yılları, Sırma’yı kuyunun başında görüp vurulması, ortaokul yılları, lise ve üniversite. Set, kamera, Ali Abi ve Alper. İşi öğrenip, üniversiteyi bırakması, Baba Tv yılları. Derken kendi kanalı Anadolu Yakası’nı açma hikâyesi… Ve film hayali, güzel son “Medine Müdafaası”.