Antik Mısır Sırları sözleri ve alıntılarını, Antik Mısır Sırları kitap alıntılarını, Antik Mısır Sırları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Gerçekleşecek olan! Nedir o gerçekleşecek olan gün? Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir? Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar. Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi. Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz dondurucu bir rüzgarla yok edildi... Ey insanlar! Su taştığı vakit, siz bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır." (Hakka Suresi: 69/1-7,11-12)
Tufan sonrası
"Meydana gelen tüm bu büyük doğal afetlerin sonucunda Dünya üzerinde yokolmaktan kurtulabilen tüm uygarlıklarda büyük bir gerileme kaçınılmaz olmuştur."
Klasik Tarih Bilimcileri’nin kronolojisi içinde, günümüz uygarlıgıyla karşılaştırıldığında son derece ileri bir düzeye erişmiş olan Mu ve Atlantis Uygarlıkları yer almaz! ...
İşte en büyük sorunda budur. Birçok tarihçi Atlantis ve onun da öncesindeki Mu Uygarlığı’nı efsanevi kıtalar olarak nitelendirmişlerdir.
Piramit sözcüğü Yunancada “Pyros” sözcüğünden türetilmiştir. “Pyros” Yunancada “Ateş” anlamına gelmekteydi. Bu sözcüğün “Muhteşem Işık” anlamında mecazi bir kullanımı da bulunmaktadır.
Burada yaşananlar, sadece Dünya Tarihi’nin değil, Dinler Tarihi’nin de en büyük sırlarını oluşturur...
Bir zamanlar “Sırlar Dünyası”na bu kapıdan girilirdi.
Hakikat tüm eski toplumların mitolojilerinde ve dinlerinin temelinde yer almaktadır. Ancak onu bulup ortaya çıkartmak hem çok zor, hem de çok kolaydır. Bu zorluk ya da kolaylığı belirleyen ise “Ezoterik Bilgiler”dir.
Piramitlerin yapılmasının bir diğer nedeni de buydu...Gizli yeraltı merkezlerini su baskınlarından kurtarabilmek...Böylelikle piramitler, bu gizli yeraltı tünellerinin giriş noktalarına yerleştirildi.
Sabretmenin basit anlamda köşesine çekilip bekleme olmadığını, tam tersine kendisinin göstereceği çaba ve çalışmayla geçen bir süreci kapsaması gerektiğini fark etmişti.
Klasik Tarih Bilimi’nin bu verilerini bir an için doğru kabul edecek olursak, bizim bugünkü teknolojik seviyemize gelebilmek için Taş Devri’nin bitişinden bugüne kadar yaklaşık 9.000 yıl geçmiş olduğu görülmektedir. 9.000 yıllık bu süre içinde, atomik güçleri kullanabilecek ve uzaya açılabilecek aşamayla geldiğimiz düşünülecek olursa; günümüzden en az 70 bin yıl önce yaşamış olan bir uygarlığın bilim ve teknoloji alanlarında hangi boyutlara ulaşmış olabileceklerini tasavvur bile edemeyeceğimiz ortada değil midir?!...
..en önemlisi de, bu zaman dilimlerinin öncesinde, son derece ilkel bir insanlık tarihinden bahsedilir. Maymunla insan karışımı bir insanlık tarif edilir.
Son nefesini vermek üzereydi, iyice ağırlaşan kolunu büyük bir güçlükle kaldırdı... Gözlerini hafifçe aralayarak, uzaklardaki sabit bir noktaya dikti ve büyük bir hiddetle ağzından şu sözler döküldü:
-"İsrail Tanrısı’na ihanet etti... Onun için göğün dört bir bucağına çil yavrusu gibi dağılsın!..."
Bir peygamber için ne kadar zor bir an... Uğruna bu kadar uğraştığı halkına beddua ederek bu dünyadan ayrılıyordu... Halkı için son sözü bir beddua olmuştu...
Sabretmenin basit anlamda köşesine çekilip bekleme olmadığını, tam tersine kendisinin göstereceği çaba ve çalışmayla geçen bir süreci kapsaması gerektiğini fark etmişti...
Bu anlatılanlar günümüz bilimsel buluşları ve eskinin dinsel kayıtlarıyla örtüşse de, Klasik Tarih Bilimi’yle örtüşmeyen noktaları olduğunu hepimiz biliyoruz.