Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Euripides'ten İskenderiye'ye

Antik Yunan Uygarlığı 3

Andre Bonnard

Antik Yunan Uygarlığı 3 Gönderileri

Antik Yunan Uygarlığı 3 kitaplarını, Antik Yunan Uygarlığı 3 sözleri ve alıntılarını, Antik Yunan Uygarlığı 3 yazarlarını, Antik Yunan Uygarlığı 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
İÖ II. yüzyılın sonunda, Hipparkhos’dan sonra astronomide artık keşifler yoktur ve bilimsel astronominin öldüğü söylenebilir. Romalılar faydasız buldukları bu bilimle hiç ilgilenmediler. Büyük yazarlarından bazılarının bu konudaki bilgisizlikleri şaşırtıcıdır. Lucretıus, aynı yaşlı Ksenophanes’in döneminde olduğu gibi, bir gün görünen Ayın bir önceki günkü ile aynı olup olmadığını sorar kendi kendine. Tacitus’un kaleminden çıkan bir parça, yazarın Dünyanın yuvarlak oluşundan habersiz olduğunu gösterir gibidir. Bu tarihte uzun zamandır astronomi yerini sözde bir gökbilimi­ ne, astrolojiye bırakmıştır. Bir Kaide dini olup, Hellen dünyasına ak­tarılan ve matematikçilerin ve öteki bilim adamlarının alanında ya­ nıltıcı bir bilimsel havaya bürünen astroloji hakkında hiçbir şey söy­lemeyeceğim.
Aristarkhos’un ilkçağda pek izlenmediğini görmek ilginçtir. Hakkında hemen hiçbir şey bilmediğimiz sonraki yüzyıldan bir ast­ronom dışında, eskiler onun varsayımını ancak karşı koymak için anarlar. Öyle görünüyor ki bu varsayım astronomi anlayışlarında bir devrim yaratmış olmalıdır. Ama bu varsayım -daha sonra dire­niş olmaksızın zafere ulaşmayan Kopernik’in sistemi gibi- gerek hal­kın ve dinin önyargıları, gerekse bilimsel türden çok ciddi kanıtlarla karşılaştı.
Felsefe yapmak, der çoktan ölmüş, ama Platon’da yaşa­yan Sokrates, felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir
Reklam
Bedenimiz bizimle oldukça, ruhumuz ondaki hastalıkla kirletil­dikçe, biz hiçbir zaman isteklerimizin konusuna, yani, gerçekliğe tam olarak sahip olmayız. Gerçekten de, beden onu beslememiz ge­rektiği için başımıza bin türlü sıkıntı açar. Hele bir de onu hastalık­lar yakalasın, işte size gerçeğe doğru yürüyüşümüzde yeni engeller. Beden içimizi
Adaleti gerçekleştirmek isteyen bir insanı öldürmekle bana ol­duğu gibi bütün insanlığa da en kötü darbeyi indirdiler... Haksızlık etmektense, haksızlığa katlanmaya azimli olan, ama bir yandan da kendini korumaya çalışan Dion, düşmanlarını alt edeceği anda öl­dü... Onu mahvedenlerin kötülüğü elbette gözünden kaçmıyordu, ama düşünmediği şey bunların aptallıklarının, ahlaksızlıklarının, aç­ gözlülüklerinin derinliğidir. Bu hata ölümüne yol açtı ve bütün Sicil­ya’yı sonsuz bir yas sardı
Demosthenes
Eskiden her şey neden o kadar iyi giderdi, bugünse o kadar kö­tü? Önce şundan ki, eskiden halk, askerlik görevini kendisi yapacak kadar diri ve enerjikti, politikacıların yöneticisiydi, bütün üstünlük­lerden özgürce yararlanıyordu ve her yurttaş, halktan şeref, sorum­luluk ve lütuf almakla kendini mutlu buluyordu. Ama bugün tersine her şeye sahip olanlar politikacılardır, her şey onlar tarafından ya­pılmaktadır; oysa eli kolu tutmaz, paradan ve müttefikten yoksun -sizler halk olarak-, hizmetkâr konumuna, uşak rolüne düşmüş ye­ dek yurttaşlarsınız, sizler artık ancak gösteri için para verilirse, sizi güdenler size nihayet bir tören düzenlerlerse ~her şeyin üstünde olan yurttaşlık cesareti göstergesi- hoşnut olan yurttaşlarsınız, sonunda sizin olan şeyi size verdikleri için yine de onlara minnettar olursu­nuz. Ama onlar sizi kente kapatmakla işe başlayıp sizi evcileştirecekleri av hayvanı durumuna sokmaktadırlar. Gerçekte, insan yalnız bayağılık ve alçaklıkla davranınca, büyüklere ve gençlere özgü bir gurur duymaya hakkı yoktur. İnsanların duyguları alışkanlıklarınauygun düşer. Bununla birlikte, bu yolsuzlukları size açıklamanın an­cak onları yapanlara olduğu kadar bana pahalıya mal olmasına şa­şırmazdım. Bütün konularda açık yürekliliğe katlanmıyorsunuz da benimde öyle konuşmamı suskunlukla karşılıyorsunuz, işte beni şaşır­tan şey!
Aşk ve ölüm dünyanın güzelliğine o an için katılmış gibi görünürler. Çayırların, ağaçların, tarla hayvanlarının, kuşların, tan­rıçaların, ırmakların, gökyüzünün, altının, fildişinin güzelliğini içine almış ve onlara bürünmüşlerdir... Aşk ve ölüm çobanların çağrıları­na, kaval seslerine, parlak kum üstünde kol kola oyun oynayan ka­dın ayaklarına karışırlar... Eros’un oku ikiz oktur, Kharit’lerin bir çift oku olduğu söylenir, çünkü bu ok mahvettiği yaşamları bile se­vince boğar. Ve Helen artık yalnızca eşlerin en kötüsü değil, göksel ikizlerin, Dioskur’ların kız kardeşidir... Ve surlarının üstünde dikilen Frigyalılar ölümün kendilerine geldiğini gördüklerinde, korkunç vegörkemli bir tanrı biçiminde, tunçtan zırha bürünmüş halde denizden çıkan Ares’tir... Ve Pergamon yere serilince, boğazlan kesik oğulları­nın cesetlerine ağlamak için, geride genç kız görüntüleri kalır.
Reklam
Her insan başarısı felaket tarafından gözetlenir. Mutluluğumuza karşı dünyanın bu kötü niyetini, dinsel söylemden eski bir deyişi ye­niden kullanan bir Îphigeneia korosu “tanrıların öfkesi” diye adlan­dırır. Bu kıskanç öfke, eğer oyunun konusuna bakılırsa hem de o bü­yük “tanrılar” sözüne karşın, Euripides’e göre, her türlü mutlu ya­şam ve özellikle de çok şey vaat eden yaşamlar üstünde asılı duran karanlık tehditten başka bir şey anlatır gibi görünmez.
Uygarlıklar gelişirken doğal varlıkların, örneğin bitkilerin yolunu izlerler. Çimlenirler, doğarlar, büyürler; klasik dönemlerinde serpilirler; sonra da solar, yaşlanır, batmaya yönelir, ölürler. Ama belki de hiçbir zaman büsbütün ölmezler. Gelecekteki insanlar için geçmişlerine ilişkin özlemler, uğuldayan anılar olarak kalırlar ve ba­zen kuşakların düşüncelerini, yeni yaratımlarını onlara göre düzen­ledikleri olur. Demek oluyor ki uygarlıklar güç durumlarında bile, şimdiye kadar boşa çıkmış, ama yokluğa teslim edilmemiş umutlar­dır, insanlığın belleğinde devinen, canlı umutlardır.
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.