Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Arap İslam Aklının Oluşumu

Muhammed Abid el-Cabiri

Arap İslam Aklının Oluşumu Gönderileri

Arap İslam Aklının Oluşumu kitaplarını, Arap İslam Aklının Oluşumu sözleri ve alıntılarını, Arap İslam Aklının Oluşumu yazarlarını, Arap İslam Aklının Oluşumu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
372 syf.
·
Puan vermedi
Bir Eleştir
Cabir’i akıl eleştiri serisin okurken dünün kalıntılarında bugünü anlamak ve yarına yeni bir inşaa hareketi olarak Cabir’i anlamak ve anlatmak gerekir.
Arap İslam Aklının Oluşumu
Arap İslam Aklının OluşumuMuhammed Abid el-Cabiri · Kitabevi · 200038 okunma
Reklam
“Arap Aklı’’ kendi oluşumunu bir kültür üzerine oturtarak, bir bilgi sistemi üretir.
Araplar- ve Hintliler- daha ziyade ‘eşyanın ayırıcı özelliklerini belirlemeye, mahiyetlere ve hakikatlere göre hüküm vermeye ve ruhani meseleleri kullanmaya meyillidirler.’ Acemler (Romalılar ve Farisiler) ise daha çok ‘eşyanın tabiatlarını belirlemeye, nitelik ve nicelik yargılarıyla hüküm vermeye ve cismani şeyleri kullanmaya yatkındırlar.’’ Şehristâni aynı kitabın başka bir yerinde aynı yargıyı vurgulamakta ‘fıtrat’ ve ‘tab’ı (yaratılış karakteri) ‘ruhani meseleler’ ; kazanma (:iktisab) ve çalışmayı (:cehd) ise ‘cismani meseleler’ yerine kullanmaktadır.’’
‘’ Bilinmelidir ki İranlılara ait bütün sözler, aceme ait bütün manalar, uzun uzun düşünme, fikir yürütme, araştırmak için inzivaya çekilme, danışma, yardımlaşma, kitapları inceleme, sonrakinin öncekini dinlemesi, en son gelenin de bir öncekinin bilgisine bir şeyler katması yoluyla oluşur. Bu şekilde nihayetinde söz konusu düşüncenin meyveleri sonuncuların elinde toplanır. Araplarda ise her şey irticali (önceden hazırlıksız) ve anlık sezgilerle olup adeta ilham gibidir. Sıkıntı çekmek, mücadele etmek söz konusu değildir. Düşüncenin netleştirilmesi ve bu konuda başkasının yardımını istemek gibi alışkanlıkları yoktur. Arap konuşurken, karşısındakiyle vezinli bir şekilde atışırken, bir kuyunun başında su çekerken, devesinin sırtında salına salına giderken, kavga ederken veya karşısındakiyle konuşurken, güreşirken ya da savaşırken yalnızca hayal gücünü kullanmaya çabalar. Onun kaygısı yoldaki topluluğa ve yanına gittiği başkana yönelir ve sözler ağzından ardı ardına dökülüverir. O bu sözleri kendi için kaydetmediği gibi çocuklarından biri de bu sözlere dokunamaz... Araplar, başkalarının ilimlerini ezberleyen, kendilerinden öncekilerin sözlerini rehber edinen bir topluluk değildir. Onlar, kalplerinin ısındığı, yüreklerinin tatmin bulduğu akıllarının yattığı şeyler dışında hiçbir şeyi ezberlememişler, ezberledikleri de kendilerini hiçbir zahmete ve hedefli çalışmaya koymamışlar, özel olarak dikkatle bir şeyin peşine düşmemişlerdir.
Araplar, başkalarının ilimlerini ezberleyen, kendilerinden öncekilerin sözlerini rehber edinen bir topluluk değildir.
Reklam
Araplarda ise her şey irticali (önceden hazırlıksız) ve anlık sezgilerle olup adeta ilham gibidir.
‘’Normatif, düşüncede eşyanın yer ve konumunu, bu düşüncenin dayanak ve referans aldığı değerler manzumesine göre belirlemek. Oysa bunun karşısında yer alan objektif yaklaşım, eşyanın öznel dinamiklerini araştırıp bunlar arasında öze ilişkin olanları ortaya çıkarmaya çalışır. Normatif yaklaşım indirgemeci bir yaklaşım olup konusu olan şeyi değeriyle sınırlandırır. Dolayısıyla bu yaklaşımın sahibi olan şahsın (toplumun ve kültürün) ona verdiği anlamla da sınırlanacaktır. Oysa objektif yaklaşım analizci ve sentezci bir yaklaşımdır. O, konusu olan şeyi ana unsurlarına ayrıştırarak analiz ettikten sonra ondaki öze ilişkin unsurları ön plana çıkaracak şekilde onu yeniden inşa eder.’’
‘’Akl’’ kelimesinin çeşitli anlamları ve ona yakın kelimelerin ifade ettikleri anlamlar hep değer ve ahlak üretme anlamlarına gelirler. Dolayısıyla Arapça kelimelerin kullanımdaki sistem ve düzenleme anlamları, tabiata ve tabiat olaylarına değil insan davranışına yönelmektedir.
İslam kültürünün temel kaynağı olan Kur’anı Kerim’e baktığınızda ‘’akl’’ kelimesiyle ilgili ahlâk ve değer içeriğinin ön plana çıktığını ve çok büyük oranda iyiyle kötüyü, hidayetle dalaleti birbirinden ayırmak için kullandığını görürüz. Bu noktada dikkate değer bir husus da Kur’an’ın ‘’Akl’’ kelimesini isim-mastar anlamında kullanmadığıdır.
Reklam
Fuâd ise yanma, tutuşma anlamına gelen ‘tefe’ud’ kelimesinden türemedir.
Nuhâ, nehiyyenin çoğulu olup,çirkin şeyden uzaklaştıran (akıl) anlamına gelir’’ denmektedir. Hicâ ise ‘’hatalara karşı uyanık olmak’’ anlamına gelmektedir. Hica kelimesinden gelen ‘ehâci’ de hatalar (egâlit) anlamına gelir. Açıkça görüldüğü üzere buradaki kelimeler, ‘uyanık olmak (:tefattun)’ anlamını taşıyan kelimeler de dahil olmak üzere, epistemolojik yönle değil de salt ahlak-değer boyutuyla (sebeplerle değil, hatalarla) alakalıdır
Aklın ‘’akl’’ olarak adlandırılma nedeni sahibinin, zarar verici şeylere buluşmasına engel olmasıdır.’
Âkil, nefsine sahip olan heva ve hevesini kontrol altında tutabilen kimsedir.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.