Bir düşün yıkılışını kendisinden başka kimse bilmiyor ve anlamıyordu. Düşle birlikte kendisi de yıkılıyordu işte. Dağlar devrilmiş ve altında kalmıştı...
Başka soru sormasa.Annesinin olmadığını,öldüğünü,onu çok özlediğini söyleyemiyordu nedense.Sanki annesiz olmak bir eksiklikti.Belki yoksulluktan daha çok büyük bir noksanlıktı.
Beğendiği bir kıza ne diyebileceğini o kadar düşünmemişti.En fazla bir bakış,bir göz süzüş ya da kırık bir gülümseme.Bu aslında kocaman bir ''aşk' 'sayılırdı.Bu,'' o kız beni seviyor'' demekti.
Yaz, yalnızca yorucu ve sıkıcı işlerle geçmezdi. Bazen eğlenceli şeyler de olurdu. Salça işlerine pek karıştırılmazdı erkek çocuklar. Onlara domatesleri taşımak düşüyordu bir tek. Ondan sonra uzaklaşırlardı, belki bir de tepsilere dökülen kaynamış domateslerin dama taşınmasında yardımcı olurlardı. Ama bulgur elde etmek için kazanlarca buğday kaynatmak, arada bir karıştırmak, hedik yapmak, onlardan tuzlayarak doyasıya yemek, sonra kilimlere sermek, damlarda kuruduktan sonra toplamak, hatta sokularda dövmek hem güzel, hem eğlenceli, hem de hoşça şeylerdi. Bazen kara taştan yapılma el değirmenlerinde öğütmek onlara düşerdi. Sonradan makineler çıktı ve o iş de ortadan kalktı.
Günler geçiyor, ne okuyorsun diye soruyorlar; Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu diyordu.
Bir düşün yıkılışını kendisinden başka kimse bilmiyor ve anlamıyordu. Düşle birlikte kendisi de yıkılıyordu işte. Dağlar devrilmiş ve altında kalmıştı...