Aşk Mavidir kitaplarını, Aşk Mavidir sözleri ve alıntılarını, Aşk Mavidir yazarlarını, Aşk Mavidir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir düşün yıkılışını kendisinden başka kimse bilmiyor ve anlamıyordu. Düşle birlikte kendisi de yıkılıyordu işte. Dağlar devrilmiş ve altında kalmıştı...
Kırıldıkça büyüyoruz… Bu denli kırılmasak çocukluk sonsuza dek sürer miydi? “Bir düşün yıkılışını kendisinden başka kimse bilmiyor ve anlamıyordu. Düşle birlikte kendisi de yıkılıyordu işte.” Böyle hissettiriyor hayat romanın kahramanı Mustafa’ya. Ve okur olarak kitabın dünyasına sızmanın bir yolunu bulup kahramana sımsıkı sarılmak istiyorsunuz. Benzer bir duyguyu Pal Sokağı Çocukları’nı okurken de yaşamıştım. Romanların, hikayeleri kendilerinden büyük çocuk karakterlerine sarılırken kendi kırık dökük çocukluğunu da tamir etmek istiyor insan belki de… Aşk Mavidir romanını okurken, Mustafa’yla birlikte okur da kendi çocukluğuna gidiyor, ilk okul sıralarına, ilk aşk heyecanlarına, büyük bir merakla okunan ilk romanlara, öykülere, çizgi romanlara, ilk hayal kırıklıklarına, ilk isyanlara… Yani her şeyin başladığı yere dönüyorsunuz. Çocukluğunuza… Kitabı okurken içimde hala kimsenin öldürmeyi başaramadığı, herkesten köşe bucak sakladığım küçük kıza döndüm ve şöyle dedim: “Teşekkür ederim pes etmediğin için…” Ve buna vesile olduğun için sana da teşekkür ederim Mustafa! Romanın hikâye evrenini aşıp mutfağıma kadar geldin. Hadi gel seninle mavi güller yetiştirelim, buzdolabından soğuk su içelim kana kana…
Aşk MavidirKemal Gündüzalp · Alkali Kitap · 20218 okunma
Yaz, yalnızca yorucu ve sıkıcı işlerle geçmezdi. Bazen eğlenceli şeyler de olurdu. Salça işlerine pek karıştırılmazdı erkek çocuklar. Onlara domatesleri taşımak düşüyordu bir tek. Ondan sonra uzaklaşırlardı, belki bir de tepsilere dökülen kaynamış domateslerin dama taşınmasında yardımcı olurlardı. Ama bulgur elde etmek için kazanlarca buğday kaynatmak, arada bir karıştırmak, hedik yapmak, onlardan tuzlayarak doyasıya yemek, sonra kilimlere sermek, damlarda kuruduktan sonra toplamak, hatta sokularda dövmek hem güzel, hem eğlenceli, hem de hoşça şeylerdi. Bazen kara taştan yapılma el değirmenlerinde öğütmek onlara düşerdi. Sonradan makineler çıktı ve o iş de ortadan kalktı.
Günler geçiyor, ne okuyorsun diye soruyorlar; Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu diyordu.
Bir düşün yıkılışını kendisinden başka kimse bilmiyor ve anlamıyordu. Düşle birlikte kendisi de yıkılıyordu işte. Dağlar devrilmiş ve altında kalmıştı...
Başka soru sormasa.Annesinin olmadığını,öldüğünü,onu çok özlediğini söyleyemiyordu nedense.Sanki annesiz olmak bir eksiklikti.Belki yoksulluktan daha çok büyük bir noksanlıktı.