Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı

Ethem Ruhi Fığlalı

Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı Sözleri ve Alıntıları

Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı kitap alıntılarını, Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizim dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkasi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler asrî olmayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı, Müslümanların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın. Hoca olmak sarıkla değil, dimağladır. ( 16 Mart 1923- Adana Türk Ocağı'nda esnafa yaptığı konuşma)
"İslam toplumunun düştüğü zulüm ve yoksulluğun elbette birçok nedeni vardır. İslâm âlemi, dini hakikatlar çerçevesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı böyle bir sonla karşılamazdı. Allah’ın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan çok çalışmak zorundayız. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek demek değildir. Zamanın gereklerine göre, bilim, fen ve uygarlığın yarattığı her şeyden sonuna kadar yararlanmak zorunludur. Hepimiz İtiraf etmek zorundayız ki, bu konudaki hatalarımız çok büyüktür. ( 5 Şubat 1923- Akhisar'da yaptığı konuşmasından)
Reklam
Mesela o, daha 1 Kasım 1922'de TBMM'de milli egemenliğin görüşüldüğü tarihi oturumda şunları söylüyordu: "Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür...Allah kullarının gerekli olgunluğa ulaşmasına kadar içlerinden seçtiği aracılarla dahi kullarıyla ilgilenmeyi tanrılık gereklerinden saymıştır. Onlara Hz Âdem Aleyhisselâmdan itibaren bilinen bilinmeyen ve sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son din ve uygarlık gerçeklerini verdikten sonra artık insanoğlu ile aracılarla temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. İnsanlığın anlayış derecesi, aydınlanma ve olgunlaşması, her kulun, Tanrı’nın kendisine verdiği ilhamla doğrudan doğruya ilişki kurmak yeteneğine ulaştığını kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenâb-ı Peygamber, hâtemü'l-enbiya (sonuncu peygamber) olmuştur ve kitabı, Kitâb-ı ekmeldir. ( en üstün kitaptır)..."
Yüce Allah, Mekke'de ilk inen ayet ve sûrelerde toplumun çözüm bekleyen hayati meselelerinin şirk/ Allah'a ortak koşma, puta tapma, âhirete inanmama, fakirlerin sömürülmesi, ekonomik ve toplumsal ahlâksızlık, topluma karşı sorumsuz davranışlar oldugunu açık ve kısa ifadelerle, ama anlamı derin ve düşündürücü bir üslupla sıkça söyler.
İslâm: Cehalet ve Meskenetin Uyuşturduğu Statik bir Din değil, Bilginin Sevgi ile Bütünleştirildiği Dinamik bir Din
Alanında çalışan bir ilahiyatçı, daha doğrusu bir ilâhiyat öğrencisiyim. Bu süre zarfında öğrendiğim ve doğruya en yakın olduğuna emin olduğum bilgiler ile geleneğin ve zaman zaman da " ideoloji"lerin harmanladığı radikal İslam, birbirleriyle hiç uyuşmuyor; uzlaştırılmaları çoğu zaman da çelişkilerle dolu oluyor.
Sayfa 103 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Reklam
Öte yandan açıkça biliyoruz ki, Kur'an-ı Kerim'in emir ve yasaklarından amaç; başta, ● Adaletin sağlanması [4. Nisa, 58]; ● Zulmün, kötülüğün ortadan kaldırılması [3. Al-i imran, 108]; ● Kolaylaştırma [2. Bakara, 185]; ● Güçlük çıkarmama ve sıkıntıyı giderme [5. Maide, 6]; ● Kamu düzenine (maslahat-ı âmme) itibar'dır. Bu durumda yeni olaylara cevap bulma hususunda, pekalā İslam hukukunun kaynakları yanında kendi tarihimizin olduğu kadar başka ülkelerin tecrübelerinden de istifade etmek mümkün, hatta gereklidir. Nitekim ikinci halife Hz. Ömer, o günkü toplumun hem idari hem de iktisadi ihtiyaçlarına bir cevap olmak üzere, Sasani İmparatorluğu'n da idari bir kurum olan "divan" teşkilatını, "fey" adı altında toplanan cizye, haraç ve ticaret mallarının vergileri sonunda artan gelirlerin Müslümanlara ve gazilere dağıtılması gibi mali ve askeri hizmetlerin yerine getirilmesini düzenlemek için almakta ve Bizans'tan da "vergi" sistemini bazı değişikliklerle benimsemekte hiçbir mahzur görmemişti.
Sayfa 31 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Ne var ki laik kelimesi dilimizde anlam kaymasına uğratılarak tamamen hatalı bir şekilde inançla, dinle veya din kurumu ile ilgisi bulunmayan bir kişi şeklinde tanımlanmaktadır. Oysa Katolik Kilisesine göre, "Laik, geçerli bir vaftizle vaftiz edilerek bütün hak ve yükümlülükleriyle Hristiyan olan kişidir. "Görülüyor ki laik kişi, Hristiyanlıkta dinsiz ya da dine karşı ilgisiz değil, sadece kilise görevlisi olmayan ve fakat tam anlamıyla Hristiyan olan bir mü'min kişidir. Bu yüzden özellikle ülkemizde kendilerinin laik olduğunu söyleyen vatandaşlarımızı, dinsizmiş gibi görmek ve göstermek düpedüz iftiradır, dini istismardır.
Sayfa 94 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
"Eğer birtakım zararlı, köhnemiş telakkilerin, çağdaş devlet içerisinde yaşamasına imkân verilmiş olsaydı, akla, hakikata, ilme, tecrübeye, hürriyete dayanan yeni bir Türk devlet ve toplum sistemi" kurmak ve yaşatmak imkânsız olurdu.
Sayfa 98 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Artık kesin olarak biliyoruz ki pozitif hukukun kuralları çerçevesinde laiklik, ● Doğrudan egemenliğin kaynağı ile ilgili bir kavramdır; ● "Bir toplumun siyasal örgütlenmesinin ifadesi Devlet'in temel unsuru olan iktidarın / Devlet kudretinin / egemenliğin kaynağının beşeri irade olmasıdır" ● Ve dolayısıyla devletin din, felsefe ve siyaset konularında tamamen tarafsız kalması ve herhangi bir dini, felsefi ve bunları istismar eden "ideolojik" çatışmalar vukuunda toplumu koruyan bir kalkandır.
Sayfa 101 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
109 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.